Bu sayfalara yelken, genellikle iki şekilde konuk olur. Ya, ‘Siyasi gündemden sıkıldı, başka denizlere yelken açtı’ içerikli bir haberle ya da ‘Çılgın Türk yelkenliyle dünyayı dolaşacak’ başlıklı bir başarı hikâyesiyle.

Aşağıda okuyacaklarınızın ikisiyle de alakası yok. Bu yazı, dünyanın en zorlu yelken yarışlarından birine hasbelkader sızan bir adamın, iddialı bir teknede starta katılıp 5 mil açıkta patates çuvalı gibi okyanusa bırakılmasının öyküsüdür.

Dünyanın öte ucunda, Brezilya’da bulunmamın sebebi Volvo Ocean Race. “O da ne” derseniz, yelken tutkunları için şu âlemin en zor takım yelken yarışı derim.
Yani? 7 adet aynı tip yelkenlinin, Avrupa’dan yola çıkıp 38 bin küsur mil yol yaptıktan sonra tekrar Avrupa’ya dönmesi hadisesi.

Yarış bu. Aylar süren mücadelenin sonunda birinci gelen takım ne kazanıyor dersiniz? Kocaman bir hiç. Evet, ödül yok. En çetin şartlarda, hayatta kalmanın keyfini ve okyanusların üstünde dünyayı dolaşmanın prestijini yaşıyorlarmış. Herhalde bütün yarışçıları böyle kandırmışlar.  
Bu yarışta Alvimedica adlı bir Türk-Amerikan takımı da bulunuyor. Alvimedica medikal ürünler yapan bir Türk şirketi. Uluslararası yelkencilerin oluşturduğu takımdaysa Amerikalı genç sporcular çoğunlukta.

Brezilya’da aralarına ben de katılıyorum. “İyi de neden katılıyorsun” derseniz, şöyle bir gelenek var: Yarışta, uygun olan limanlarda birkaç ‘şanslı’ sıradan insan teknelere biniyor ve starttan bir süre sonra denize atlıyor.

“Ölümüm halinde kimse sorumlu değildir” içerikli bir taahhütnameyi imzaladıktan sonra tekneye biniyorum.
Bizimkiler yarışın en genç takımı. Yaş ortalamaları 31. Dümenci Charlie 30 yaşında. Kulağa hakaret gibi gelebilir ama dümenci bir yelken takımının en muteber kişisi. Malum dümen onda nereye isterse gider... Charlie, son yirmi yılın en genç dümencisi. Takımın iki kurucusundan biri. Diğeri ise 25 yaşındaki Mark.



Takımın yaş ortalamasını yükselten kişi İngiliz Will. Kendisi navigatör ya da eski deyişle seyrüseferci. Ama daha önemli bir görevi var. Akil adamlık. Onlardan başka 6 yelkenci daha var teknede. 
Tekneye biner binmez kesif bir koku alıyorum. Denizci kokusuymuş. Bakmayın öyle renkli ad taktıklarına, bildiğiniz yıkanmayan insan kokusu.

Hepsiyle tokalaşıyorum. Halatlarla cebelleşmekten bütün yelkencilerin elleri mutasyona uğramış gibi. El değil, kürek. Will, “Senin profesyonel yüzücü ve yelkenci olduğunu söylediler” diyor. İstanbul’da iki şamandıra yarışına katılmaktan ibaret yelken kariyerimin bu denli yanlış bir cümleyle ifade edilmesi karşısında afallıyorum. “Yok abi inanma öyle şeylere” diye cevap veriyorum.

Aylar süren mücadelenin sonunda birinci gelen takım ne kazanıyor dersiniz? Kocaman bir hiç. Evet, ödül yok.