Anayasa Mahkemesi (AYM), 1997'de aleyhlerine açılan tazminat davasının uzun sürmesi sebebiyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini öne süren iki kişiye, 19 bin 950'şer lira tazminat ödenmesine hükmetti. Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine dikkat çekti.

12 eylül 2010 referandumuyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruların önünün açılması, kişisel hukuksuzlukların önüne set çekiyor. Yüksek mahkeme hem davacı hem de davalıların mağduriyetini gideriyor. İzmir'de, üyelik ve başkanlık görevlerini yerine getirdikleri konut yapı kooperatifinin alt yapı, kanalizasyon ve elektrik tesisatlarının imali için dava dışı yüklenici firma ile imzaladıkları sözleşmede, işi yapacak firmanın seçiminde basiretli bir yönetici gibi davranmayarak kooperatifi zarara uğrattıkları iddia edilen Z.D. ve A.A. aleyhine 18 Temmuz 1997'de İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde alacak davası açıldı. Mahkeme, 15 Haziran 1999'da verdiği kararla, davanın aralarında hukuki ve fiili bağlantı olduğu gerekçesiyle İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde yüklenici firma aleyhine açılan davayla birleştirilmesine hükmetti. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 18 Temmuz 2003'teverdiği kararla; asıl dava yönünden davanın kabulüne ve birleştirilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'ndeki dava dosyasının ayrılarak yargılamasına devam edilmesine hükmetti. Ayrılan davada; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 21 Eylül 2007'de Z.D. ve A.A.'nın kooperatifi zarara sokma kasıtlarının mevcut olmadığı, ayrıca kusur ve ihmallerinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetti.

YARGITAY ÖNCE BOZDU, SONRA ONADI

Temyiz incelemesi sonucunda ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11 Şubat 2010'da Z.D. ve A.A.'nın yönetici olarak göstermeleri gereken dikkat, özen ve sorumluluk gereği olarak dava dışı yüklenici firmanın yaptığı işleri yerinde denetlemeleri, kontrol etmeleri, gerektiğinde bu konuda uzman ve deneyimli teknik bir eleman görevlendirerek yapılan işlerin yeterlilik ve kalitesini tespit etmeleri gerekirken bu hususlara aykırı hareket ettiklerine dikkat çekti. Daire, davalıların bir yöneticiden beklenen basireti göstermedikleri ayrıca kooperatifin uğradığı zararın dava dışı yüklenici firmadan halen tahsil edilemediği, başvurucuların meydana gelen zarardan sorumlu oldukları gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozdu. Davalılardan A.A. tarafından karar düzeltme isteminde bulunuldu. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 30 Eylül 2010'da davanın miktar itibarıyla karar düzeltme parasal sınırının altında kaldığı gerekçesiyle karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verdi. Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 2 Nisan 2013'te davanın kısmen kabülüne karar verdi. Temyiz üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 30 Ocak 2014'te mahkemenin kararını onadı. Karar, Z.D. ve A.A.'ya 27 Mart 2014 tarihinde tebliğ edildi.

DAVA KARMAŞIK DEĞİLDİ AMA 17 YIL SÜRDÜ

Adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine dikkat çeken Z.D. ve A.A. 16 Nisan 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu. Yüksek mahkeme raportörü tarafından hazırlanan raporda; yargılamanın uzun sürmesinde, mahkemece verilen birleştirme ve ayırma kararları ile temyiz süreçlerinin etkili olduğu, yargılama sürecinin uzamasında başvurucuya atfedilecek bir kusurun bulunmadığı anlaşılmakta olup, yaklaşık on yedi yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varıldığı hatırlatıldı. Raporda şu ifadelere yer verildi: "Başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on yedi yıllık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuların her birine net 19 bin 950 lira manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir."

Kararını açıklayan AYM, başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının kabul edilebilir olduğuna, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine hükmederek başvurucuların her birine net 19 bin 950 lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.