İzmir'de 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında, İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezi önünde bir basın açıklaması düzenlendi. Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Eda Bekçi, Türkiye'nin en çok mültecinin barındığı ülke olduğunu belirterek, “Zaman savaştan, zulümden kaçan mültecilerle dayanışma zamanıdır. Türkiye'de şu anda en az 2 milyon Suriyeli ile 200 binden fazla Irak, Afganistan, İran, Eritre, Somali, Sudan gibi ülkelerden gelen sığınmacı ve mülteci yaşamaktadır.” dedi.

Dünya Mülteciler Günü sebebiyle toplanan grup, 'Herkes için insan hakları', 'Göç suç değildir', 'İltica suç değildir' pankartları açtı. Burada açıklamayı okuyan Dernek Başkanı Bekçi, dünyanın 2. Dünya Savaşı'ndan beri yaşanmayan bir mülteci kriziyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Ülkelerindeki ateş çemberinden kaçan milyonlarca insanın, bugün başka ülkelere sığınmak zorunda kaldığını ifade eden Bekçi, şunları söyledi: “Zaman savaştan, zulümden, insan hakları ihlallerinden kaçan mültecilerle dayanışma zamanıdır. Bütün devletlerin, bütün toplumların, tek tek bireylerin göç ve ilticanın suç olmadığını, mülteciliğin bir zorunluluk olduğunu anlaması gerekmektedir. Türkiye, en fazla mültecinin barındığı ülke olarak öne çıkmaktadır. Türkiye’de şu anda en az 2 milyon geçici koruma altındaki Suriyeli mülteci ile 200 binden fazla uluslararası koruma altındaki Irak, Afganistan, İran, Eritre, Somali, Sudan gibi ülkelerden gelen sığınmacı ve mülteci yaşamaktadır. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada insanlar zulümden, savaştan kaçmaya devam etmektedir. Devlet, toplum, medya, birey olarak bu durum karşısında hiçbirimizin duyarsız kalmaması, sorumluluğu başkalarına yüklememesi, maliyet hesabı yapmaması gerekmektedir. Mültecilerin ülkeye kabulü konusunda, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında örnek olabilecek bir politika sergileyen Türkiye’nin, mültecilerin yaşam koşulları konusunda atması gereken çok adım vardır. Türkiye’deki mültecilerin yüzde 12’sine, 10 ilde bulunan 25 kampta barınma imkanı sağlanmaktadır. Geri kalan bütün sığınmacı ve mülteciler, Türkiye’de kendi geçimlerini sağlamakla yükümlüdür. Dil engeli, yetersiz ekonomik kaynaklar ve ev sahiplerinin evlerini sığınmacılara kiraya vermek istememeleri gibi nedenlerle günlerce, hatta aylarca sokakta yaşamak sorunda kalan mülteciler var. Büyük bir insani trajedinin yaşandığı, milyonlarca insanın evini, sevdiklerini terk etmek zorunda kaldığı, köksüzleştiği günümüzde mültecileri kabul etmek, insan haklarına ve insan onuruna yakışır bir yaşam sunmak uluslararası toplumun sorumluluğudur. Bu insani krizde her devlet, mültecileri kaçakçılık şebekelerinin insafına bırakmadan, hayatlarını tehlikeye atacak yolculuklara çıkmalarını ve sınırlardaki ölümleri engellemek için güvenli ve yasal geçiş imkanı tanıyarak daha fazla mülteci kabul etmek zorundadır.”