Ben yıllar süren derin bir uykudaydım da yeni mi uyandım…



Benim “karşısındaki incinir” diye lafını kuyumcu terazisinde tartıp öyle söyleyen o saf, temiz, duru, merhametli, şefkatli halkıma ne oldu?


Benim halkım hangi ara bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz, bu kadar gaddar oldu da benim haberim olmadı.


Karıncayı incitmekten bile korkan bu necip millet hangi ara eşinin, dostunun, arkadaşının, komşusunun kalbine ayaklarıyla basar oldu, kalbini ezer oldu.


Yahu bu halk hangi ara kaybetti insanlığını.


Hangi ara bu kadar nezaketsiz, kaba, saygısız bir toplum olduk söyleyin hele…


Kurbanınız olayım söyleyin biz hangi ara bu hale düştük…




Yahu facebook denen illette akşam sabah küfürler savuran sen, daha dün yanında biri küfretse yüzün kızarırdı gurban olduğum, ne oldu sana…


Ben okumaya utanıyorum da sen yazmaya utanmıyor musun de hele…


Yahu beş vakti camide kılan senin küfürlerinden gözlerimin kör, kulaklarımın sağır olası var, etme…


Bu musun bilmem ama dün bu değildin sen… Böyle hiç değildin…


Sen bu hale düşerken, insanlığını yavaş yavaş kaybederken, kalbindeki merhamet güneşte eriyen kar gibi yavaş yavaş tükenirken ben ayakta mı uyuyordum.


Ne oldu deyiverin hele sana, size…




Yahu on parçaya bölünmüşsünüz, her parçanız birbirinize en galiz küfürleri ediyor… Niye ki?


Sizin gibi olmayana sövmek zorunda mısınız?


Sizin gibi düşünmeyen ölsün mü?


Vallahi ben hiçbirinizle tamamen aynı fikirde değilim…


Birleştiğimiz noktalar da var ama ayrıldığımız noktalar da az değil hani çoğunuzla…


İtiraf ediyorum annemle, abimle, eşimle, çocuklarımla da aynı şeyi düşünmüyorum…


Farklıyım ben, suç mu?


Sen de farklısın oysa, o da farklı…


Farklılığımla gurur duyduğum bana söveceksin öyle mi? Sövme…




Aynı Allah’a inandığımız bana, aynı partiye oy vermiyoruz diye sövecek misin?


Aynı partinin üyesi değiliz diye, aynı peygamberin ümmeti olmamızın bir önemi yok mu senin için…


Ay yıldızlı bayrağın altında toplanmamız mümkünken niye illa aynı parti bayrağının altında toplanalım diye ısrar ediyorsun ki?


Aynı ezanı duyup aynı Allah’ın huzurunda namaza durmamız, aynı lidere uymamızdan daha önemli değil mi?


Aynı partinin şarkısında olmasa da İstiklâl Marşında birlikte duygulanmamızı hiç mi önemsemiyorsun?


O kadar çok ortak yönümüz var ki oysa değil mi?


Sen de köz çayı seversin ben de mesela… Ve sen de buram buram köy kokarsın ben de…


Yetmez mi?




Şaşkınım, kusura bakmayın…


Hangi fikirden, hangi partiden olduğunuzu zerre kadar umursamıyorum.


Bana ne!


Yahu sen, o eski sen ol… İnancınla, insanlığınla, merhametinle, şefkatinle, saygınla, sevginle, iyilikseverliğinle, misafirperverliğinle… Sen eski sen ol kurbanın olurum…


Yanılan bensem beddua etme, küfretme… Dua et, yanlıştan döneyim… Buna değmez miyim?


Yanılan sensen gel…  Beraber yürüyelim…


Olmadı ayrı ayrı yollarda yürür el sallarız birbirimize uzaktan, mendil sallarız…


Arada bir buluşuruz ortada bir söğüt gölgesinde…  Çayımızı yudumlarız sohbet ederken.


Sonra yine sen yoluna gidersin, ben yoluma…


Olmaz mı?




Sahi… Soruma cevap gelmedi henüz…


Biz ne zaman kaybettik insanlığımızı… Ne ara bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz, bu kadar insafsız, acımasız olduk?


Bu millet bu hale gelirken ben uyuyordum iyi de, içinizde uyanık olan var mıydı?


Ne oldu? Nasıl oldu?

- - - -