Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, Soma faciasının raporunu hazırlayan dört bilirkişi hakkında Soma A.Ş.’nin şikayetiyle soruşturma yürütülmesinin, yürütülen bir ceza soruşturmasının tamamen sabotajına yönelik, dikkatleri başka yöne çekmek için yapılan bir atak olduğunu söyledi. Balkız, Soma’daki maden faciasının meydana geldiği ocağın sahibi Can Gürkan’ın, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi vermesini eleştirerek, “Mevcut delillere göre tedbir alınmadığı apaçık ortadayken bir de üste çıkarak kendisini aklamaya çalışmak insafla bağdaşmaz, adaletle hiç bağdaşmaz.” dedi.

Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen ve 301 madencinin şehit olduğu facianın raporunu hazırlayan dört bilirkişi hakkında, Soma A.Ş.’nin şikayetiyle soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı. Savcılıkça başlatılan soruşturma takipsizlikle sonuçlanmasına rağmen Soma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı olan ve halen cezaevinde bulunan Gürkan’ın avukatlarının itiraz edeceği öğrenildi. Av. Kadir Çekin’in hazırladığı 14 sayfalık dilekçede, bilirkişiler Prof. Dr. Ercüment Yalçın, Prof. Dr. Eyüp Akpınar, Prof. Dr. Ahmet Hakan Onur ve İş Güvenliği Uzmanı Alpaslan Ertürk’ün 126 sayfalık raporunun bilime ve gerçeklere aykırı, taraflı düzenlendiği iddia edildi. Bilirkişiler hakkında görevi kötüye kullanma, gerçeğe aykırı bilirkişilik, suç delillerini gizleme yok etme, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve görevi kötüye kullanma suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmaları istenen şikayet dilekçesinde, 6 aydan 5 yıla kadar yargılanmaları ve şirketin zararlarının da tazmini talep edildi.

Baro Başkanı Balkız, bu dilekçenin biraz şapkadan tavşan çıkarmaya benzediğini söyledi. Yürütülen bir ceza soruşturmasının tamamen sabotajına yönelik, dikkatleri başka yöne çekmek için yapılan bir atak olarak gördüğünü belirterek, “Şirketin bu dilekçesi verildiğinde biz bunun üzerinde dahi durmadık, çünkü ülkemizde yargı bağımsızlığı ve adil yargılama ilkesine inanan hiçbir hakim ve savcının, daha iddianame tanzim edilmeden böyle bir dilekçenin verilmesini dikkate alacağını zannetmiyorum. Bu dilekçenin hukuken hiçbir önemi yoktur. Şirketin bu beyanlarında bilirkişiler, güya gerçeğe muhalif birtakım beyanlarda bulunarak cumhuriyet savcılığını yanıltmışlardır. Bu kişiler de tutuklanmışlar. Bu anlamda madeni işletmemekten içeriye girmekten, zararları tanzim etme gayretine düşmüşler. Bunları boş laf ve güzaf olarak nitelendiriyorum.” dedi. Hukuk devletinde böyle bir şeyin olamayacağının altını çizen Balkız, “Hakimler ve savcılar, sadece bilirkişi raporunu esas alarak iddianame tanzim etmezler, davayı yönetmezler, çünkü hem ceza yargılamasında hem de hukuk yargılamasında bilirkişi raporları ve bilirkişiye başvurma sadece ve sadece takdirî delillerdendir, kesin delil değildir. Yani hakim ve savcı ondan sadece istifade eder ama tamamen, yüzde 100 ona bağlı değildir. Eğer bu kişiler tutuklanmış iseler, tutukluluk halleri devam ediyorsa sadece bu, dört bilirkişinin tanzim ettiği rapordan değildir, bizzat benim de aralarında bulunduğum mahkeme heyetiyle beraber o madene girdik. O madende hiçbir iş güvenliği tedbirinin alınmadığını heyet bizzat gördü. Bilirkişiler bunu elbette yazacaklar. Burada 20 ayrı kusurdan dolayı hem şirketin birinci dereceden sorumlu yöneticisi hem de MİGEM görevlileri asli kusurlu görülüyor.” diye konuştu.

Zeynel Balkız, şöyle devam etti: “Burada tamamen güvenlik tedbirlerini ihmal ederek 301 şehidin aramızdan ayrılmasına neden olan, maalesef vahşi kapitalizmin meydana getirdiği bu hasar, ülkemizde kolayca kapanacak bir yara değildir. Bu bakımdan mevcut delillere göre tedbir alınmadığı açıkça ortadayken bir de üste çıkmaya çalışmak, insafla ve adaletle bağdaşmaz. Zaten mahkeme ve cumhuriyet başsavcılığı bu dilekçeyi dikkate almamış ve reddetmiştir.”