İzmir'deki operasyonda savcılık tarafından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen 14 polisten 12'si serbest bırakılırken iki emniyet müdürü tutuklandı. Mahkemenin beşinci günündeki sorguların yüzde 70’i dijital ortamda bir arıza sebebiyle silinmesine rağmen iki emniyet müdürünün tutuklanması tepki çekti.
Salı gününden bu yana süren operasyon ve davanın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi stantarlarına göre de uygun yapılmadığını savunan Av. Ali Aksoy, “UYAP çöktü, bizim ifadelerimizin yüzde 70-80’i silindi. Biz bunu hakimliğe koz olarak kullanmadık, hattâ kurtarılması için kendimiz de tanıdıklarımız vasıtasıyla yardımcı olmaya çalıştık. Şimdi böyle bir durumla ilk defa karşılaşılıyor. İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde avukatların ve müvekkillerin yapmış olduğu savunmalar, UYAP’ın çökmesi nedeniyle yok oldu.” dedi.

Gayriinsani şartlarda duruşmanın yapıldığını belirten Av. Aksoy, “Salı sabahı başlayan bir süreçte hepimiz çok yorulduk. Hem TEM şubedeki ifadelerimiz hem savcılık aşamasındaki ifadeler, savunmalar, hem de hakimlikteki savunma ve ifadeler; hakikaten biz insani ve medeni şartlarımızı zorladık. Biz en azından dışarıda ayağımızı yüzümüzü yıkadık ama onlar, o sert tabureler üzerinde hem dinlenmeyi orada yapmak zorunda kaldılar hem de uyumayı orada yapmak zorunda kaldılar. Sadece tuvalet ihtiyaçları için ayrılabildiler. Şimdi bu kadar süreçte hukuki bir şey yok tabii ki. Bu operasyon bir algı operasyonu ile başladı, algı operasyonu ile yürüdü ve onunla da devam ediyor. Şimdi sorulan sorular, 2009 ile 2013 yılları arasındaki önleme dinlemesine yönelik sorular soruluyor. Eğer bir dönem sorgulanıyorsa bu dönemle ilgili bütün evraklar sorgulanır. Şimdi bizim ülkemiz o hale geldi ki insanlarımız da havuz medyası yayınlarıyla o hale getirildi ki, 'senin hırsızın, benim hırsızım' haline dönüştürüldü. Yani benim adamlarım yaptıysa bunlar, evvelen ve bizzat mübahtır. Eğer bizim sevmediğimiz, bize tâbi olmayanlar yaptıysa mutlaka o suçtur algısıyla bir soruşturma yürütülüyor. Şimdi evraklar soruluyor. Evrak bazında baktığımız zaman, önleme dinlemesi üçer aylık periyotlar halinde talep edilen bir sistemdir. Bu sistemde bir soruşturma, iki soruşturma, üç soruşturma şeklinde devam ederken örneğin talep formlarından birinci talep formu soruluyor. İkinci talep formu atlanıyor, üçüncü talep formu soruluyor. Şimdi eğer bir iletişimin tespiti ve denetlenmesiyle alakalı bir konuda usulsüzlük olduğunu iddia ediyorsanız, bunlardan hepsinin usulsüz olması gerekir. Aynı numara ve kişiyle alınan bir talep birinde doğru, A şahsı talep edince doğru, aynı kişi ve telefonla ilgili B şahsı talep edince yanlış oluyor. Yani neresinden bakarsanız tutarsızca, neresinden bakarsanız ahmakça hakikaten. Yani biz şu an artık konuşmakta da yoruluyoruz, çünkü saatlerce ifadeler verdik.” şeklinde konuştu.

İFADESİ KURTARILANLARDA EKSİK BİLGİ

UYAP sisteminin çökmesinin kabul edilebilir yanı bulunmadığını ifade eden Av. Aksoy, “UYAP çöktü, bizim ifadelerimizin yüzde 70-80’i silindi. Biz bunu hakimliğe bir şey olarak kullanmadık. Bir kötü durum, koz olarak kullanmadık., hattâ kurtarılması için kendimiz de tanıdıklarımız vasıtasıyla yardımcı olmaya çalıştık. Şimdi böyle bir durumla ilk defa karşılaşılıyor. İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde avukatların ve müvekkillerin yapmış olduğu savunmalar, UYAP’ın çökmesi nedeniyle yok oldu. Şimdi bitmiş artık, kafasını bile kaldıramamış hale gelmiş insanlardan tekrar, 'Sen ifade vermek istiyor musun?' şeklinde hakime hanım sorular sordu. Kafasını kaldıran zaten, 'Ben neredeyim?' diye cevap veriyor. Mesela avukatına, 'Sen kimsin?' diyor. Bu hale gelmiş insanlardan tekrar ifade almanın hakime hanım da zorluğunu görünce, hakikaten gayriinsani olduğunu görünce artık yapacak bir şey yok diyerekten, onların sağlıklı bir şekilde kendilerini dahi şu an algılayamayacak oldukları için ifadelerini alamadı. Onlar da zaten, 'Bizim de bir şey söyleyecek halimiz yok. Önceki ifadelerimizin teknolojik şartlarla çalışılarak çıkarılmasını talep ediyoruz. Bizim savunmalarımızı en güzel şekilde beyinlerimiz bütün yorgunluğumuza rağmen, bütün enerjimiz tüketilmesine rağmen en güzel şekilde biz izah etmiştik. Bunları yeniden izah edecek beyin ve beden gücüne sahip değiliz.' dediler. Hakime hanım da bunu anlayışla karşıladı. Bu şekliyle tutanağa bağlanmış ve sonuçlandırılmış oldu. Hakime hanımın buradaki iyi niyetini takdir ediyoruz ancak şu an ortada hukuki bir kaos oluştu. İnsan Hakları Mahkemesi dedim biraz önce, böyle bir şeyi kabul edemez. Yani, 'Teknolojik olarak biz aldığımız ifadeleri kaybettik, pardon.7 denilemez. Şimdi öyle bir konumdayız ki ifadesi olmayan insan tutuklanmış oldu. Bu tabii büyük bir sıkıntı olacak. Yüzde 70; zaten ifadesi kurtarılanlar da eksiklikler içerisinde kurtarıldı. Dolayısıyla benim savunma yaptığım sırada zaten çökmüştü bilgisayarlar. Kusur bana ait değil, onu peşinen söyleyeyim. Fazla yüklenme, yapacak bir şey yok. Geçmiş olsun.” diye konuştu.

'KİMSENİN BEKLEYECEK HALİ KALMADI'

Av. İsmail Hakkı Küçük ise, “Bu operasyonda tutuklamaya sevk edilen 14 kişiden 12 kişi, adli kontrolle serbest bırakıldı. Taner Aydın ve Memduh Tosun Müdür, tutuklama kararıyla tutuklandı. Yine daha önce olduğu gibi hakime hanım, ben son cümleyi söylediğimde, 'Ben kararımı verdim, açıklayabilirim.' dedi. Biz de hemen açıkla, hiç bekleyecek hiç kimsenin hali yok dedik. O da hemen, 'Kararımı bildiriyorum.' diyerek bu kararını açıkladı. İki müdürün tutuklu olduğu, diğerlerinin adli kontrolle serbest bırakıldığı kararını verdiğini açıkladı. Yazıları yazıp hazırladığında da sorgu tutanaklarını imzalamak için bizim salona gelmemizi söyledi.” dedi.