Düşünün evinizden çıkıyorsunuz ve her gördüğünüze selam vererek, hakkında esenlik ve huzur diliyorsunuz. Siz böyle dilediğiniz gibi herkes de öyle diliyor. O şehirde dualar bir ışık huzmesi gibi göklere yayılıyor. Gökleri parlaklık ve letafet kaplıyor. Böyle bir şehrin gökyüzünde bu kadar güzellik ve parlaklık olur da, onlar yer yüzüne yağmaz mı? Adeta sağnak sağnak yağar. Rahmetin yağdığı yerde hiç huzursuzluk olur mu? Selam bir dua olduğu kadar sevgi yayıcıdır da. Selam verdikçe sevgiler de çoğalır. Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam) iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir şey önereyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İman, 93.) Selam vermek İslam'ın bir şiarıdır. Zaten, İslam ile selam aynı kökten gelir. O kök, “barış, esenlik ve güvenlik” manasındaki “silm”dir. Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde “selam” sözü geçer. Selam yalnız insanlara da mahsus değildir. Meleklerin de insanlara selamı vardır. Bu husus Kur'an-ı Kerim'de birkaç ayette geçer. Cennetliklerin birbirlerine esenlik ve güvenlik dilesi de bu selam ile olur. Allah'ın güzel isimlerinden biri “es-Selam”dır. Cennetin bir adı “Daru's-selam”, yani esenlik yurdu'dur. Dünyanın neresinde olursa olsun ve hangi milletten olursa olsun Müslüman'ın karşılaştığında ilk sözü “selamünaleyküm”dür. Bu yönüyle selam bir şifredir ve en kısa ve en kestirme bağlantı kurma yoludur da. Selam vermek Sevgili Peygamber (asm)in sürekli uyguladığı ve ısrarla tavsiye ettiği kuvvetli bir sünnettir. Hatta, “selamünaleyküm” diyene, “aleykümselam” diye karşılık vermemiz gerekiyor. Yani, dua eden biz de dua ediyoruz. “Selam ve güvenlik, barış ve huzur sana olsun” diyene, Allah aynısını sana da nasip etsin manasında “aleykümselam” demek zorundayız. Hatta, “ve rahmetullah” ifadesini eklememiz gerekir. Selam insanidir. Eğer, bir insan “selam”sız ise insanlıktan da uzaktır. Bütün bunları niye yazdım. Selamsız bir toplum olduk ve gergin bir toplum olduk da ondan yazdım. Öyle gerginiz ki, “barut fıçısı gibiyiz sabah-akşam.” Herkes de bir telaş, bir hızlılık! “ Selamsızlara, “ne oluyor ya! Neyi kurtarıyorsun? Neyi kurtardığını bilmem de kendini kaybediyorsun” demek lazım. Toplumdaki bu selamsızlık herkesi düşündürmelidir. Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu düşünmüş ve 2012 Ramazan Ayı temasını “selamlaşma” şeklinde belirlemiştir. Bu temayı bu şekilde belirlemekteki maksat, dikkatler “selamlaşma” üzerine olsun diyedir. Diyanet, http://www.selamlasma.org internet sitesini de bu maksatla kurmuştur. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, “selamın ne kadar büyük bir hakikat” olduğu anlaşılmaktadır. Bir insan, selamdan kaçıyorsa, ona şunu demek lazım. “Selamdan yalnızca şeytan kaçar.” Selam huzurdur, barıştır ve esenliktir Bunları kim istemez? Yalnızca şeytan istemez. Çünkü o düşmandır. İnsanın ezeli düşmanıdır şeytan. Şeytan insanlar arasında kin ve nefretten başka bir şey istemez. Kin ve nefretin panzehiri selam olduğu için, elbette şeytan selamdan kaçar. Selam verildiği anda şeytan kaçacak delik arar. Evet, siz de selam verin komşunuza, dostunuza, arkadaşınıza, tanıdık tanımadık herkese selam verin. Şeytanı aranızdan defedin. Yazımın sonunda, "bu Aziz Mübarek Ramazan Gününde, selam olsun tüm mü'minlere” diyorum. Not:Üç gün sonra Bayram. Ramazan Bayramınızı da şimdiden tebrik ediyorum. Yüce Rabbim (cc)den Selam ve sevgi içinde nice Bayramlar diliyorum.