Artık türbanlılara karşı iki farklı tavır takınılıyor. Asker, vali, kaymakam ve bilumum işgüzârlar iki farklı türbanlıya iki farklı tavırla muamelede bulunuyorlar. İki farklı türbanlı kim?

Biri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrunnisa Hanım”¦ Hani Atatürk'ün makamına oturtmayız diye aylarca yaygara koparılan, sırf onun için Sezer'in o koltukta Atatürk'ten sonra en çok oturan cumhurbaşkanı sıfatını kazandığı Abdullah Gül'ün eşi Hayrunnisa hanım”¦ Ya da Hayrunnisa hanımın üniversite diplomasını türbanlı olarak alabildiği sevgili kızları.

Diğeri kompozisyon yarışmasında kazandığı birincilik ödülünü almak için çıktığı kürsüden Kahraman bir binbaşı ve kaymakam tarafından ”“gerçi Ahmet Atlan bunlar için vahşi, insafsız ve barbar tabirini kullanıyor- indirilen küçücük bir kız”¦ İkisi de türbanlı ama ikisine gösterilen tepki birbirinden çok farklı. Artık koca koca askerler Hayrunnisa hanımı görünce köşe bucak kaçıyor. Onun sayesinde bütün protokol kuralları alt üst oldu. Şimdi Cumhurbaşkanı protokol sırasında kendisinden kaçmayan kim kaldıysa onlarla el sıkışıyor. Bu bazen bir vali bazen bir kaymakam veya koruma görevlileri oluyor. Ya da bir sivil toplum örgütünün temsilcisi. Protokolda olması gerekenler ise Abdullah Gül'ün arkasında olan bitenleri izliyor. Bu işin komik tarafı.

Güldüğümüz yönü. Hatırlayınca tebessüm ediyoruz. Bir de acı tarafı var işte. Ağlatan tarafı. Hani o, kompozisyon ödülünü almak için çıktığı kürsüden indirmeyi başardığımız ve kazandığımız zaferle PKK saldırılarını bile unuttuğumuz başörtülü kız. Hani o bütün hayallerini, umutlarını yıktığımız, sevincini hüzne dönüştürdüğümüz kızımız. Hani o kardeşi / eşi / oğlu şehit olsa laikliği çiğneyerek elini sıkacağımız, kürsüden madalyalar vereceğimiz ama kompozisyonda birinci olunca “indirin onu aşağıya'” diye kükreyeceğimiz kızımız. Bizim kızımız”¦ Dikkat ettiniz mi bilmem”¦ Artık başörtülüler arasında da bir ayırım yapılmaya başlandı. Abdullah Gül ve Recep Tayip Erdoğan'ın eşleri birinci sınıf örtülü vatandaşlarımız artık. Tevhide ise ikinci sınıf örtülü vatandaşımız. Aynı asker ikisine farklı muamele yapıyor. Birinden kaçarken ya da kaçamayıp selam dururken diğeri işte benim söylemek istemediğim tarzda ve Ahmet Atlan'ın ifadesiyle vahşice, insafsızca ve barbarca kürsüden indirilebiliyor. O kızcağızın ne hissettiğini kimse düşünmüyor? Bu, başörtüsü sorununun kolay kolay çözülemeyeceğini gösteriyor aslında. Birinci sınıf örtülüler ikinci sınıf örtülülerin ne kadar farkında olacak, dertlerini ne kadar anlayabilecek görmek lazım. Bu durum bir sene öncesinden daha tehlikeli sorunun çözümü açısından. Yarın ne olur bilmiyorum. Sorun çözülür mü, çözülmez mi onu da tahmin edemiyorum. Ama o küçücük kızımızın, kardeşimizin, Tevhide'mizin yüreğindeki sızı asla dinmeyecek. Bir ömür boyu. Son olarak bir şeyi daha merak ediyorum. Tevhide'yi kürsüden indirmeyi başaran binbaşı ödüllendirilecek mi? Hani büyük bir kahramanlık örneği gösterdi ya”¦ Ne dersiniz”¦ Asım ZİYA / 28/11/2007 KAHRAMANMARAŞ