Yüzü güzel kadınlara söylenen Ayın on dördü gibi ifadesindeki Ayın on dördü Ayın hangi evresidir?

Ay'ın on dördü dolunay demektir...

AYIN ONDÖRDÜ
“Bir şarkıya eşlik ediyorsunuz, hepsi bu. Onunla ne kadar derinleştiniz, hepsi o. Yetinmeyin, hepsi bu, hepsi o’yla. Bütün panjurları açın, belki hakikat ışıkla sızar içeriye. Ve siz geçersiniz başka başka şeylerden de, zamanda sizin tarafınıza geçer.”

Neydi zaman?

İçinden nehirler, trenler, insanlar geçer diye tarif edilen. Bir su mu, bir kuş mu diye sorulan. Tayy-ı zaman ve tayy-ı mekân diye fizikötesiyle anılan… Neydi zaman?

Ay Vakti yol alırken, on dört rakamı gözüme ilişti. Geride bıraktığı on üç yıl ve merkezinde, hafızasında, hayatında olanlar ve olması gerekenler.

On dört.

Farklı çağrışımları da var ya... Rakamlarla bir alıp veremediğimiz yok, ama zihin haritamızda on dört rakamıyla alakalı neler var, keşkül’e bakmak lazım.

“On dört asır evvel yine bir böyle geceydi

Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi”

Merhum Mehmet Akif, Efendimiz’den bahsederken on dört asır evvel demiş, ama şimdilerde on beş asır demek lazım. Şiire müdahale hakkımız yok, yeni yüzyıla avdetle zorunlu değişim zamanda ve rakamda.

“Görse yüzün nurunun ışıdığını görüp

Ayın ondördü gecesi senden ders etmeye


Ben seni sevdiğim için eğer bana derlerse

İki cihan mülkü vereyim, dahi bedeli yetmeye”

Bir Yunus klasiği... İki cihan mülkünü de verseniz, ayın ondördü Efendimizin sevgisine o bedeller az gelir.

Güzel yüzlü insanlar için kullanılır değil mi, ayın ondördü. Mesela şiirlerde, şarkılarda;

“Bugün ayın ondördü/gız saçını kim ördü”

………………..

“Ayın ondördü yüzün ipekten hâlesi var

Şu garip gönlüme sor, senden başka nesi var

Ayrı bir gül kokusu saçının her telinde”

……………………….


“Yıldızlarla beraber mehtaplı göklerdeyim

Yanımda yoksun ama yine de seninleyim

Mehtap “Ay’ın ondördü” Senle beni kim gördü

Ben gizli bir sevdanın derinindeyim “


Şarkıların, şiirlerin ötesinde, diriliş gününde cennetliklerin yüzü ayın ondördü gibi olacak müjdesi var.

Bir teşbih, bir güzeli tarifte erişilmez bir çağrışım. Ayın ondördü.

Hilal, yarıay, dolunay.

Ay Vakti on dördüncü yıl... Ayın ondördü gibi.

Zaman bizim tarafımıza geçti mi bilmiyorum, ama hicret elifi ayın ondördünü andırıyor. “Ol mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler” diyor ya şair.

Farkındalık bir hüner.

Farkında olanlar için açacağız panjurları, hakikat ışıkla sızsın içeriye. İçimizde şekillensin ve dışımızda neşvünema bulsun.

Sanat, edebiyat, kültür… Dahası düşünce.

Sıradanlaşmak yok, fildişi kulelere çıkmak da. Gereksiz ve yol kesen hiçbir tarifin ya da eleştirinin muhatabı olmamak lazım.

Magazin var ve sarmalına aldığı her şeyi öğütüyor. Üreten insanların esere hasredecekleri zaman, yetenek egzersizleri buralarda heba oluyor.

Panjurları günübirlik, heva ve hevesten hali olmayan şeylere kapatacağız. Işık sızsın diye, içeriye açacağız sadece.

Bir şarkıya eşlik etmek, derinleşmek, yetinmemek.

Kendimiz bir şeyler ortaya koymalı, nitelikli çalışmaların altına imza atmalıyız.

Yunus’tan hep örnek veririz ya.

“Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen.

Bin yıl dahi beklesen, kendi dolası değil. “

Lülenin ya da musluğun altına koymak lazım.

Ondördüncü yıl.

Birlikte olmak, birlikten yana olmak, nitelikli ürün, nitelikli eser için emek harcamak, sanat Allah için düsturundan hareketle, yetenek alanımız ne ise heba etmemek…

Ayın ondördü gibi ürünler vermek.

Sabır Yürüyüşe devam etmek..