Yakışıklı erkeklerin veya güzel kadınların sadece bu özelliklerinden yola çıkarak akıllı, başarılı, hoşgörülü ve yardımsever olduklarına inanma durumuna ne ad verilir?

Pigou Etkisi nedir

Fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen düşme sonucu reel servette ortaya çıkan artışın tüketim harcamalarını artırarak hiçbir müdahale olmaksızın ekonominin deflasyona girmeden kendiliğinden dengeye geleceğini ileri süren ve A. C. Pigou tarafından gelişti

Halo etkisi Nedir

Jestler, mimikler, beden hareketi, eli nasıl sıktığınız ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenimin, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturmasına da “halo etkisi”deniyor.

İlk izlenim her zaman önemlidir. İş görüşmelerinde de. Belki de kapıdan girdiğimiz ilk anda, o birkaç saniyede insan kaynakları uzmanları bizimle ilgili kararlarını veriyor. Jestler, mimikler, beden hareketi, eli nasıl sıktığınız ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenimin, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturmasına da “halo etkisi”deniyor. Yani karşınızda bu etkinin altında kalan bir İK’cı varsa en başta etkilediniz, etkilediniz. Yoksa işiniz zor.

Bir insanın sahip olduğu olumlu ya da olumsuz özelliklerinin, onunla ilgili genel bir yargının oluşmasına ve diğer özelliklerinin de bu çerçevede değerlendirilmesine halo etkisi deniyor. Jest, mimik, beden hareketi veya bedene yansıyan psikolojik durumlar insanlarda ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenim, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturuyor. İşte bu duruma, psikolojide kısaca halo etkisi deniyor. Başka bir deyişle, halo etkisi, ilk izlenimlerin diğer kişiyi algılamada önemli bir referans noktası oluşturması anlamına geliyor. Eğer bir kişiyi ilk kez çok bilgili bir insan olarak algılamışsak, bu önyargımız o kişinin diğer bütün ilişkilerinde de değerlendirme ölçütü oluyor. Yeni bilgiler edinmedikçe, o kişiyi hep bilgili olarak görmeyi sürdürme ihtimali yüksek oluyor.

Halo Etkisine uğramamak için;

*Kurumun yapması gerekenler: Halo etkisinin önüne geçebilmenin en önemli yolu kurumsallaşma ve şirketlerin yetenek yönetimine geçebilmesi.

*İK departmanının yapması gerekenler: Öncelikle işe alımda adayın niteliklerini belirlerken hangi departmanda çalışacaksa bu nitelikler iyi bir şekilde seçilmeli. İşe alımda standartlar belirlendikten sonra bu konuda taviz verilmemeli.

*Adayın yapması gerekenler:Adaylar ilk izlenimin önemli olduğunu akıllarından çıkartmamalı.Adayın enerji seviyesi önemli ve iş görüşmesinde karamsar olmamaya, gülümsemeye mutlaka özen gösterilmeli.Yüz ifadesi açık ve net olmalı,olumlu bir tavır takınmalı.

Zeigarnik Etkisi Nedir?

Bir şeyleri tamamlama dürtüsü: Zeigarnik Etkisi

09/03/2015 Yaşam Bir yorum bırakın 2,856 Görüntüleme

Geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz projelerimize ait başarısızlıklar bize, Zeigarnik Etkisi olarak ve “keşke” şeklinde geri döner. Peki nedir bu etki ve aslında ne işe yarar?

1920’lerin ortalarında bir grup psikolog, Berlin Üniversitesinin restoranına gider. Kalabalık grup, siparişlerini verir. Siparişi, tek bir garson alır. Ancak, hiçbir siparişi kaydetmez. Grup, yemeklerini yer ve restorandan çıkar. Daha sonra, gruptan bir psikolog, geri dönerek, aynı garsonu bulur ve bunca siparişi aklında nasıl tuttuğunu sorar. Garson, üniversitenin onca kalabalık restoranındaki değil biraz evvel aldığı siparişi, psikologlardan oluşan grubu bile hatırlamamaktadır. Garsonun psikoloğa söylediği tek şey, siparişleri aklına yazıp, yemeklerin ilgili kişilere ulaştırılmasını sağladıktan sonra siparişleri aklından sildiğidir.

Konu, Rus öğrenci Bluma Zeigarnik’in (1901-1988) ilgisini çeker. Hocası Kurt Levin ile yaptığı çalışmada; bitirilmemiş, sonlandırılmamış işlerin, zihni meşgul ettiğini görürler. İş bitince, zihin bu meşguliyetten kendini kurtarmaktadır.

Zeigarnik Etkisi adı verilen, zihnin bu faaliyeti çerçevesinde aşağıdaki deneyleri gözden geçirelim.

Deney -1 Zeigarnik, bir takım deneklerden, bir seans içinde birden fazla defada, belli renkteki boncukları, kendilerine verilen sırada dizmelerini ister. Ancak, Zeigarnik bazen, boncuk dizilmesi esnasında, deneklere engel olup, boncuk dizme işini yarım bıraktırır. Söz gelimi, her bir denekten, on beş defa ve istenilen sırada boncuk dizmesi istendiğinde, bu on beş adet dizme işlemi içindeki herhangi üç adedinde, boncuk dizme işlemi yarım bıraktırılır. Daha sonra Zeigarnik, aradan belli zaman geçtikten sonra, deneklere, hangi dizimlerin akıllarında kaldığını sorduğunda, “kendilerine yarım bıraktırılan boncuk dizimleri” olduğunu söylerler.

Deney-2 Bir grup deneğe, bir roman okumaları ve romana ait detayları aktarmaları istenir. Detayların hatırlanması konusunda, deneklerin romana, beklenilen düzeyde konsantre olamadığı görülür. Bir başka deneyde ise, tamamlanmamış işleri olan ancak, bu işleri tamamlamaları için kendilerine plan yapmalarına izin verilen kişilerin (işleri tamamlamaları için değil, tamamlanmamış işlerin nasıl tamamlanacağına yönelik plan yapmaları için) okudukları romana ait detayları daha iyi hatırladıkları görülür. Buradan şu anlam çıkmaktadır ki, zihnin bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmesi için, bir evvelki işin bitirilmesi doğrultusunda, bilinç dâhilinde çalışan kısma (prefrontal kortekse) plan yapması için baskı yapmaktadır. Aksi halde, sonraki işler (belki de bütün bir hayat) negatif olarak etkilenebilecektir.

Deney -3 Zeigarnik deneylerinden altmış yıl sonra, Kenneth McGraw, deneye katılan deneklerden belli bir ödül karşılığında olmak üzere zor bir yapbozu yapmalarını istedi. Deney başladıktan belli bir süre sonra hiç kimseye, yapbozu tamamlamasına fırsat verilmedi ve deneyin bittiği söylendi. Ancak deneklere, yapbozları tamamlamadıkları halde ücretleri ödendi. Deneyi tertipleyen uzmanlar, deneyin yapıldığı ortamdan ayrıldılar. Ancak deney, asıl bundan sonra başlıyordu. Deneye katılanların büyük çoğunluğu, kendilerinden istenmediği halde, deneyin yapıldığı ortamda kalarak yapbozu tamamlamaya devam ettiler.

Muhtemel ki, geçmiş dönemde, okuldayken, çözdüğümüz problemlerden çok, çözemediklerimiz akıllarımızda kalmıştır. Kısacası geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz projelerimize ait başarısızlıklar bize, Zeigarnik Etkisi olarak ve “keşke” şeklinde geri döner. Peki, Zeigarnik etkisi, diğer her zihin faaliyetleri gibi, insanoğluna ne tür bir fayda sağlamaktadır acaba?

Öncelikle, “Sorumluluk” denen duygu durumu ile Zeigarnik Etkisi arasında bir bağ kurabiliriz. Genlerimizle gelen ve beyne ait bir mekanizmanın (limbik sistem), içinde yaşadığımız topluluk ve çevre koşulları ile beraber işlenen bu sorumluluk duygusunu, çoğunlukla farkında olmadan (bilincimiz dışında) edinmiş olmalıyız. Bir başka deyişle, sorumluluk duygusu, beynimizin düşünen kısmına ait değildir. Bunun da anlamı, sorumluluk denen mekanizma, genellikle, düşündüğümüz için değil, limbik sistem (beynimizde, duygu sistemimizin olduğu bölüm) tarafından gönderilen elektrik sinyalleriyle, düşünen beynimizin (prefrontal lop) uyarılması ve harekete geçmemiz şeklinde gündeme gelmektedir.

İkinci ve belki de daha önemlisi, içinde yaşadığı topluluğun, bu kişiye yüklediği (bilinç veya bilinçaltı) görevleri (sorumlulukları) eksik bırakmadan yerine getirmeye motive eden bir mekanizma olma düşüncesidir. Her ne kadar, sorumluluk duygusu günümüzde önemli bir kavram ise de, sorumluluk duygusunun esas fonksiyonel faydası, insanlığın ortaya çıkışındaki zamanda görülmüş olmalıdır. Söz gelimi avcı toplayıcı bir zamanda, erkekler, elde ettiği besini, eşi, çocuğu gibi bekleyenlerine götürerek bu sorumluluk döngüsünü tamamlamakta, böylece, sorumluluk, kendi dölünün de devamını sağlayacak bireylerin ve benzer üyelerin korunduğu bir mekanizmanın halkası olarak önümüze çıkmaktadır. Ayrıca, sorumluluk duygusu ile harekete geçen bu mekanizma, bireyin kendisini ve içinde yaşadığı grubu, tehlike veya tehdit altındaki durumlarda korumak adına bireyi, görev döngüsünü yarım bırakmadan tamamlamaya zorlayacaktır.

Özetle diyebiliriz ki, beynimizin duygusal formunu oluşturan ve bize sorumluluğumuzu hatırlatan beyin mekanizmasının  gerek dış, gerekse iç etkenler ile uyarılması sonucu, bu kısımdan çıkan sinyaller prefrontal yani beynimizin düşünen, karar alan kısmına ulaşır. Böylece, düşünen beyin, sorumluluk merkezinden aldığı emri yerine getirmeye, tamamlanmamış döngüyü tamamlamaya çalışır.

“Sorumluluk” denen kavram bir hissediş olup, bu mekanizma olmadan, düşünen beynimiz, ne kadar düşünürse düşünsün, bu sorumluluğu hissedemeyecektir. Şu halde, sorumluluk olarak, bir bireyden, gerek kendisi için gerekse içinde bulunduğu toplumun beklentisi ölçüsünde yetişmediği veya yetiştirilmediği durumlarda o bireyi, sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesi ile suçlayabilir miyiz? Buna hemen cevap vermeden evvel, beynin düşünen kısmı ile duygu alanımızın bize yüklediği sorumluluk duygusu alanlarının farklı yerler olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Mandela Etkisi Nedir

Mandela Etkisi isminden de anlaşılacağı üzere, Nelson Mandela'dan gelmektedir. Nelson Mandela'nın hapishanede öldüğünü iddia eden insanlar, 2013 yılında siyahi özgürlük savaşçısı hayata gözlerini yumduğunda "nasıl yani Mandela hapiste ölmemiş miydi?" sorularını sormuştu. Ve bu soruyu soran kişi o kadar fazlaydı ki büyük bir infiale neden oldu mandela etkisi.

MANDELA'NIN ORTAYA ÇIKIŞI

Mandela Etkisi, aslında büyük bir grubun bir bilgiyi ya da olayı yanlış aktarmasından kaynaklanan kitlesel bir yanılsama. Bu genellikle medya üzerinden yapılan bir manipülasyon olabileceği gibi, kişisel oalrak kulaktan kulağa yapılan aktarımın sonucu olarak da görülebilir.

Özellikle siyasetçi ya da ölümü gibi durumlar bunlara örnek. Hatta abartı, rant ve sırf tiraj için yapılan uydurma içerikler de bu Mandela Etkisi’ne katkı sağlamakta. Bunun gibi Mandela etkilerinin en önemli örnekleri Monopoly karakterinin gözlüğünün olmaması, Alman araba devi Wolksvagen'in sembolü ve Walt Disney'in karakteri Mickey Mouse'nin aslında pantolon askısının bulunmaması gibi örnekleri bulunmakta.

BİLİMSEL AÇIKLAMASI NEDİR

Konu ile ilgili bilimsel bir açıklama henüz yapılamasa da, söylenebilen en mantıklı gerçeğin, bilinçaltımızın işe yaramayan bilgileri sakladığı alana bu verileri işlememiz olduğu söylenmekte. Bir dönemin en meşhur konularından olan Mandela etkisi hala tam oalrak açıklanamıyor.