Kahramanmaraş Basınının, Gazeteci Cemiyetleri, Ak Parti İl Başkanlığı, Büyükşehir, Onikişubat ve Dulkadiroğlu Belediyeleri tarafından kategorize edilerek itibarlarının ayaklar altına alınması sonrası tartışmalar bitmiyor.

Bazı gazetecilere, Onikişubat Belediyesi başta olmak üzere bazı belediyeler tarafından heapsız kitapsız para aktarıldığının gündemden düşmediği Kahramanmaraş'ta basın çok zor günler geçiriyor. İşte bu zor günlerde KMTSO tarafından, basınla sohbet toplantısı 4 Cemiyette üçünün katılmaması, katılan bir cemiyetin de toplantıyı terk etmesi tartışılmaya devam edeken Yener Atlı'da konuyla ilgili bir yazı yazdı. İşte o yazı:

BU sütunlarda hiçbir zaman çıkar ilişkilerine dayalı yazılar çıkmamıştır. Hâlâ da yazmayı düşünmüyordum ancak Ticaret ve Sanayi Odası’nın düzenlediği olaylı “Basınla kahvaltı” programından sonra artık bir iki kelâm etmek gerektiğini düşündüm.

İŞTE YENER ATLI'NIN YAZISI

10 Ocak Gazeteciler günü nedeniyle KMTSO Başkanı Serdar Zabun, bir nezaket gösterip kentte görev yapan gazetecilerle kahvaltıda buluşup sohbet edelim demiş.

Yani bir gündem veya bir konu yok.

Sadece samimiyetle düşünülen bir sohbet toplantısı.

Sonrasında bir garip tutumla üç Gazeteciler Derneği, toplantıyı protesto ederek katılmama kararı almış.

Sebep ne?

KMTSO, ilan – reklam vermiyormuş…

Peki aynı protestoyu Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’e yapmayı çok afedersiniz maçanız yer mi?

Yemez!

“Hadi gelin Yedikuyular’a size sucuk ekmek yedireceğim” deyince Maraş filmindeki Abdılla’nın her sabahın köründe tumanını çeke çeke koşturarak gittiği gibi gidersiniz.

Bir umut değil mi?

Kardeşim ne belediyeler ne de diğer kurumlar, hiç birisinin de basına ilan ve reklam verme zorunluluğu yoktur!

Bu tamamen kurumun kendi inisiyatifinde ve hatta keyfiyetindedir.

Tabiki şu gerçek yadsınamaz: Yerel basına, yerel kamu kurumları bir şekilde destek olmalı, kentte basın mutlaka yaşatılmalıdır.

Yerel yönetimin başındaki yöneticinin basına karşı bir tavrı olduğunu mu hissediyorsun?

O zaman bunu protesto etmenin de farklı yöntemleri var.

Bu işler öyle ergen çocuklar gibi “küstüm oynamıyorum, gelmiyorum” deme ile olmaz sevgili gazeteci arkadaşlar.

Yolunuz, yanlış yol değerli arkadaşlarım.

ÇAYCISIYLA ÇORBACISIYLA CEMİYET BAŞKANLIĞI

KMTSO’nun düzenlediği organizasyonda üç derneğin dışında katılım gösteren bir dernek vardı.

KMTSO Başkanı Serdar Zabun, 10 Ocak’la ilgili görüşlerini sunduktan sonra eline mikrofonu alan dernek başkanı arkadaş, gazetecilerin iç meselelerini anlatmaya başladı.

Büyükşehir Belediyesine nasıl rest çektiğini anlattı.

İlan vermezlerse Büyükşehir’in haberini koymayacaklarını yönetime net bir şekilde ifade ettiğini belirtti.

Yazılı basın olarak güçlerinin çok olduğunu söyledi….

Söyledi de söyledi ama bir şeyi atladı; “Gazetecileri kategorilere ayıran ve şimdi bir paçavraya dönüşen o meşhur dört imzalı metne kendisinin de imza attığını unuttu.”

Aslında toplantıda bulunan bazı arkadaşlar zaten iç meseleleri konuşmasından rahatsız olmuştu ama patlayan Mustafa Karaaslan oldu ve “O metne imza atanın da kendisi” olduğunu yüksek sesle ifade etti.

O andaki kısa süreli karşılıklı diyaloğun ardından dernek başkanı arkadaş Karaaslan’ın kendisini dinlemiyorsa dışarı çıkmasını istemesi, çok çirkin bir tavırdı, ki evsahibi kendisi değildi.

İlginç olan ne biliyor musunuz?

Dernek Başkanı oturduğu yerden kalkıp, “Hadi arkadaşlar gidiyoruz” dediğinde topluluğun neredeyse üçte biri ayağa kalktı ve gittiler.

Şaşkınlığımı atlatamadım, yanımdaki arkadaşıma sordum, “nasıl böyle hakim olmuş?” diye…

Meğerse bütün yemekli toplantılara böyle cümbür cemaat, çaycısından çorbacısına, şirketinin muhasebecisinden bilgisayarcısına toplu olarak gidiyorlarmış.

Tek kelime çıktı ağzımdan: “Yuh olsun!”