Osmanlıya sığınıp uzun süre kalan masrafları devlet bütçesinden karşılanmak zorunda kalan İsveç Kralı  Şarl'a hangi lakap takılmıştır?

1700 tarihinde Osmanlı ile barış imzalayan Petro, Lehistan, Danimarka ve Saksonya’yı da yanına alarak İsveç’e yönelmişti. Türk tarihinde Demirbaş Şarl olarak bilinen İsveç Kıralı 12. Charles, Petro’nun müttefiklerini alt etmeyi başardı; fakat 27 Temmuz 1709 senesinde Pultova’da yenildi ve Osmanlı’ya sığındı

Cevap: Demirbaş Şarl

Osmanlı İsveç Kralı'nın borcunu neden sildi

Tarih: 14 Ekim 1742. Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa tarafından kabul edilen İstanbul’daki İsveç elçisi, hükümetinden aldığı 17 Ağustos tarihli mektubu sunuyordu:

“Yüce Osmanlı Devleti’nin İsveç’e yönelik göstermiş olduğu iyilik nedeniyle İsveç kralı, devlet adamları ve bütün İsveç halkı, ne derece de memnun ve mutlu olduklarını, devletlü inâyetlü sadrıazam hazretlerinin hakpâ-yi devletlerine sayısız teşekkür ve tevazu ile sunarlar. Bundan böyle şân ve şevketi yüce ve ebedi olarak kalacak olan Osmanlı Devleti’nin sadık ve dostu olacaklarına…” 

1742 yılında İstanbul’daki İsveç elçisine ait (1 numaralı belge) bu satırları okuduktan sonra Türk-İsveç ilişkilerinin tarihi geçmişi hakkında hafızalarımızı yoklayalım.

11 Mart 2010 tarihinde İsveç Parlamentosu’nun 1915 olayları hakkında aldığı karar ve tepkilerin ötesinde hafızamızda acaba ne vardır? Konuyla özel olarak ilgilenen birisi değilsek pek bir şey olmayacaktır. Muhtemelen İsveç tarafı için de aynı durum geçerlidir.

Oysa iki ülke arasında stratejik ortaklık ve çıkar birliğine dayanan ilişkiler yaşanmıştır. Uzun yıllar İsveç, Osmanlı Devleti’nin Batı’daki önemli dostlarından birisi olarak kabul edilmiştir.

Aslında tarihsel olaylar ve belgeler, bu dostluk ve işbirliğinin İsveç için çok daha önemli ve yararlı olduğunu göstermektedir.

 OSMANLI’YA SIĞINAN İSVEÇ KRALI

Osmanlı Devleti, 18. yüzyıla II. Viyana kuşatması ve Karlofça Antlaşması’nın (1699) yaralarıyla girdi.

Tarihi Stokholm Belediye binası

Bir taraftan eski Batılı rakipleri güçlenirken diğer taraftan da kuzeyde yeni bir tehdit yükselmekteydi: Rusya...

Bu gelişme, İsveç ile Osmanlı’yı stratejik ortak haline getirdi. Zira Rusya’yı derleyip dünya siyasetinde bir güç haline getiren Çar Deli Petro, siyasetini iki ana ayak üzerine oturtmuştu: Kuzeyde Baltık Denizi’ne, güneyde Karadeniz’e hâkim olmak…

1700 tarihinde Osmanlı ile barış imzalayan Petro, Lehistan, Danimarka ve Saksonya’yı da yanına alarak İsveç’e yönelmişti. Türk tarihinde Demirbaş Şarl olarak bilinen İsveç Kıralı 12. Charles, Petro’nun müttefiklerini alt etmeyi başardı; fakat 27 Temmuz 1709 senesinde Pultova’da yenildi ve Osmanlı’ya sığındı.

Bu gelişme, güç dengesini kuzeyde Osmanlı’nın aleyhine çevirmişti. Osmanlı yönetiminin buna göz yumması beklenemezdi doğal olarak. Nitekim kral koruma altına alındı. Rusya ile artan gerilim, 1711 yılında savaşla neticelendi.

İşte Baltacı Mehmet Paşa ile Katerina’nın isimleri etrafında oluşturulan efsaneler yüzünden, gerçek yönü karartılan Prut Savaşı’nın en önemli nedenlerinden birisi buydu.

KRALIN ÖDENEMEYEN BORÇ SENETLERİ

Tamamen imha olmaktan kıl payı kurtulan Petro’nun, belki de yeniden doğmuşçasına imzaladığı antlaşmanın maddelerinden birisi “İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın güvenlik içinde ülkesine dönmesi” idi.

Önündeki engeller kalkmış olmasına rağmen kral, ülkesine dönmekte pek istekli davranmadı. Osmanlı’nın Rusya’ya yeni bir savaş açmasını ümit ederek beklemesini sürdürdü. Öyle ki bu durum, uluslararası bir sorun yaratır olmaya başlamıştı. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi tarafından ülkesine dönmesi telkin edildi. Hatta krala “Ya ülkesine dönmesi veya Osmanlı uyruğuna girmesi” önerildi. Kral, doğal olarak ülkesine dönmeyi tercih etti ve 19 Eylül 1714 senesinde, Padişah III. Ahmet’ten aldığı yüklü hediye ve ihsanlar ile beraber 600 kişilik bir Türk birliğinin himayesinde İsveç’e doğru hareket etti.

Ancak Şarl giderken geride 2 bin Rumî keselik iki borç senedi bırakmıştı.

Aradan 24 sene geçmesine rağmen borç ödenemedi.

1738 senesinde İstanbul’da bulunan “İsveç beyzadeleri”, söz konusu borcu hazinelerinin sıkıntısı nedeniyle nakit olarak ödemeyeceklerini bildirdiler. Bunun yerine gemi, silah ve savaş malzemesi vererek ödemeyi teklif etmekteydiler.

 İsveç temsilcilerin Kral Şarl’ın borcuna karşılık teslim etmeyi önerdikleri malzemenin listesi şöyleydi:

- 72 parça top-çeker,

- 1 tam donanımlı kalyon,

- 30 bin uçları harbeli bakır donanımlı boy tüfeği

 Bunların yanında hediye olarak dörder okkalık 6 adet tunç top ve 12 parmak çapında 1 adet humbara ve havan. (Bkz. 2 numaralı belge)

Fakat ne yazık ki teklif edilen malzemenin tamamı, kralın borcunun karşılamaya yetmiyordu. Geride daha 400 kese açık kalmaktaydı.

İsveç hükümetinin içinde bulunduğu mali sıkıntıyı değerlendiren Osmanlı yönetimi daha fazla ısrarcı olmadı. İsveç’in zor duruma düşmesini kendi çıkarı açısında yararlı görmemekteydi. Kalan borcun “Osmanlı Devleti’nin gücü ve şanı ile iki ülke arasındaki dostluk ve ittifak göz önüne alınarak” silinmesi yoluna gidildi. Ayrıca “İsveç’in öteden beri Devlet-i Aliyye’nin sadık dostu olması ve Rusya ile savaş halinde bulunması” da bu yaklaşımda etkili olmuştu.

OSMANLI’DAN İSVEÇ’E YAPILAN MALİ YARDIMLAR

Türk-İsveç ilişkileri ve Osmanlı’nın İsveç’e yönelik destek ve yardımlar bunlarla sınırlı kalmamıştı. 18. yüzyılın sonlarına doğru patlayan Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı (1787-1792) esnasında da tekrar gündeme geldi. Savaşın nedeni, İmparatoriçe II. Katerina’nın Avusturya ile anlaşıp “Projet Grec” adıyla uygulamaya koyduğu Osmanlı’yı parçalama projesiydi.

Osmanlı’nın böylesine sıkışık olduğu bir dönemde Güney Finlandiya sorunu gerekçesiyle İsveç de Rusya ile savaşa tutuştu. Osmanlı yönetimi, İsveç’e geçmişte verdiği mali ve askeri desteklerin yararını böylece görmüş oldu. Kendisini yutmaya çalışan Rus tehlikesi varken İsveç de, Osmanlı’nın güçsüzleşmesinin ne anlama geldiğinin bilincindeydi.

1789 senesi 11 Temmuz’unda iki ülke arasında ittifak yapıldı. Buna göre Osmanlı Devleti İsveç’e senede 2’şer bin kese olmak üzere 20 bin keselik (10 milyon kuruş) malî yardımda bulunmayı üstlenmişti. Yardım İsveç’in savaşa devam edebilmesi için önemliydi.

Ağustos ayında çıkan isyan yüzünden İsveç savaştan çekilmek zorunda kalsa da Osmanlı yönetimi, mali desteğini hemen kesmedi. Aşağıda 3 numaralı belgede de görüldüğü üzere, bir taraftan mali sıkıntılarla boğuşarak Rusya ile zorlu bir savaşı sürdürürken diğer taraftan İsveç’e karşı üstlendiği desteğini 1791 senesinde de sürdürmüştü.

İsveç ile iyi ilişkiler, 19. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı’nın dünya siyasetinden çekilmesine kadar devam etti.

O tarihlerden günümüze uzanan sürecin gelmiş olduğu son aşama, ne yazık ki, 11 Mart 2010 tarihinde 131 parlamenterin “ja=evet” diyerek ellerini havaya kaldırması olmuştur.

 BELGELER:

Belge 1: 14. Şaban 1155 (1742) tarihli İsveçlilerin yardımlar dolayısıyla teşekkürleri

 Belge 2: İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın borçlarının ödenmesi

Belgede, İsveç Kralına verilen söz konusu borç hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir. Borcun ödenemeyen kısmının silinmesi konusundaki şu ifadeler dikkat çekmektedir: 

“… İsveç Devleti gerçekten Devlet-i Aliyye’nin sadakat üzere dostudur. Sabık kralın misafir olarak Osmanlı topraklarına sığındığı sırada kendisine gerekli ikram yapılmış; ayrıca dostluğuna binaen borç para verilmişti. Allah bütün afet ve belalardan korusun, Devlet-i Aliyye’nin, bu kadar parayı samimiyetleri görülen dostlarına doğrudan vermeye veya hediye etmeye şükür ki kudreti yeter durumdadır. … Şu an, aradaki dostluğa dayanarak verilen paraların başa baş ödenmiş kabul edilmesi Osmanlı saltanatının şan ve şevketine…”

 Belge 3: Osmanlı tarafından İsveç’e yapılan para yardımının 1791 senesi üçüncü taksiti olan 500 kese akçenin verilmesi için padişah onayı.

Sadrazam tarafından yazılan belgede, ödenecek taksitin miktarı ve hangi kaynaktan ödeneceği belirtilmekte, padişahın onayı talep edilmektedir. (Üstte dikey şekilde Padişah III. Selim’in kendi el yazısıyla yazdığı: “Kaymakam Paşa mukata’ayı alanlardan akçeyi alup viresin.” tabiri görülmektedir.