Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Ahmet Erdem, bölgesel merkez olmak isteyen Türkiye’nin yönetsel ve hukuksal düzenlemeler yapması gerektiğini söyledi. İşadamı Adnan Nas ise Türkiye’nin şu anki durumu ve atacağı adımlarla ancak Moskova gibi yerlerle rekabet edebileceğini ifade etti.

Bursa Uludağ’da düzenlenen Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Ahmet Erdem, Türkiye’nin dünyada ilk on ekonomi içen girmesi için biraz daha katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vermesi gerektiğini söyledi. Erdem, “Ülkemizin potansiyeli son dönemde yapılan reformları, ulaşım kolaylıkları, iç pazarın büyüklüğü ve büyüme potansiyeli ile bunun ilk on ekonomi hedefi için gerçekleşmesine fırsat verebileceğini görüyoruz, ama bunun için alınması gereken daha çok yol var.” dedi.

Erdem, Türkiye’nin bölgesel merkez olması için bazı şartları yerine getirmesi gerektiğini anlatırken, şu değerlendirmeyi yaptı: “Birincisi uluslararası standartlarda yönetsel ve hukuksal düzenlemeler, bunlar olmazsa olmaz. Bunun içinde de Ar-Ge konusu, bunun gerçekleşebilmesi için Türkiye’nin bu manada bir üst olabilmesi için fikri öz sinayi olarak çok net olması lazım. Küresel etkinliklere sahip, nitelikli iş gücü, ve rekabetçi bir vergi ve teşvik sistemi. Uluslararası doğrudan yatırım çekmek rekabet işi. Burada önemli olan basit, adil şeffaf ve anlaşılır olması.”

"TÜRKİYE KÜRESEL FİNANS MERKEZİ OLAMAZ"

İşadamı Adnan Nas ise Türkiye’nin küresel finans merkezi olamayacağına savundu. Bölgesel finans merkezi olabilmesi için de belli şartları yerine getirmesi gerektiğinin altını çizdi. Nas şöyle konuştu: “Çünkü Türkiye’de sermaye piyasası çok sığ. Türkiye borsasında 400 şirketin var. Bunların da çok düşük bir minimum yapısı nedeniyle bu açıdan bir sığlık var. İkincisi yatırımcı açısından da çok büyük bir sığlık var. Bu da yabancıların giriş çıkışları ile belirleniyor. Yerli yatırımcılarımız çok az. Yerli yatırımcıların olmadığı yere yabancı gelmez. Bu açılardan Türkiye borsası bu günkü rakamlarla çok iyi bir görünüm vermiyor.”

Türkiye’nin bir tek güzel gayrimenkul yaptığını anlatan Adnan Nas, şöyle devam etti: “Bunun yanında nitelikli iş gücü, hukuk güvenliği, fiyat istikrarı gibi kurumsal sektörler de finans merkezi için çok önemli. Daha gerçekçi bir strateji bana göre, daha özel konulara uzmanlaşan, odaklanan mesela altın gibi, emtia ticareti gibi, emtia gibi konulara odaklanan veya proje finansmanına odaklanan bir finans merkezi ilk adımda daha gerçekçi olabilir. Çünkü Türkiye’nin en iyi sektörü olan müteahhitlik sektörü denizaşırı ülkelerde de çok başarılılar. Bu projelerin finansmanı için Türkiye doğru bir yer.”

"TÜRKİYE ANCAK MOSKOVA İLE YARIŞIR"

Türkiye’nin şu anki durumu ve atacağı adımlarla ancak Moskova gibi yerlerle rekabet edebileceğini anlatan Nas, şöyle devam etti: “Benim kanaatim genel finans merkezinden önce böyle bir rekabetçi avantajımız olan bir konu üzerinde odaklanmak. O aynı zamanda öbürüne de bir adım olur kanısındayım. Moral bozmak için söylemiyorum. Bu konuda iki tane endeks var, dünyada. Birisi Finansal Kalkınma Endeksi, birisi de Finans Merkezleri Endeksi. Bu iki endekste de Türkiye’nin durumu çok iyi değil açıkçası. Finansal Kalkınma Endeksinde kurumsal çerçeve, iş ortamı, banka işi işlemler gibi şeyler var. Finansal istikrarda var. Buralarda Kore, Çin, Rusya Suudi Arabistan gibi ülkeler hep Türkiye’nin önünde. Finans merkezleri endeksinde de vergilendirme beşeri sermaye altyapı itibarı, pazar alaşımı gibi şeyler var. Burada da Türkiye 83 merkez arasında 47.ci sırada. Dolasıyla şu andaki konumumuz çok iyi değil ama potansiyelimiz var. Zaten bizim kaderimiz bu; 50 senedir çok büyük potansiyelimiz var ama bunu bir türlü kinetiğe çevirmeye geç kalıyoruz. Bir takım zaaflarımızı giderir ve objektiflik hususlarında ilerlemeye çalışırsak likiditeyi artırırsak, kurumsal yatırımcı sayısını artırırsak belki o zaman Moskova gibi yerlerle rekabet edebiliriz, kalkıp Londra ile rekabet edemeyiz ama Moskova ile rekabet edebiliriz.”

Türkiye’de en önemli sorunun nitelikli insan yetiştirememek olduğunun altını çizen Nas, “Bir numaralı sorun nitelikli insan kaynağı yetiştirilememesi. Bu da hem bilimsel özerklik, hem de kaynak ve bilimsel tam bir üniversite özerkliği ile yapılabilir. Bu da üniversite sanayi işbirliği ve üniversitenin de son derece özerklik içinde olması gerekiyor. Ayrıca üretkenliği özendirmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Özellikle Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların artırılması gerektiğinin altını çizen Adnan Nas sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’de parlak öğrencilerin hiç biri Temel Bilimlere girmiyor. O zaman Ar-Ge merkezlerinde kim çalışacak. Ar-Ge’yi kim yapacak. Yabancı ülkelerde bu konu iyi teşvik ediliyor. Ama bizler her şeyde olduğu gibi bunda ve diğer konularda da genel geçer teşvik yapıyoruz. O zamanda çokta işe yaramıyor.”

BÖLGESEL MERKEZ OLABİLMEK İÇİN ALMAMIZ GEREKEN ÇOK YOL VAR

P&G Türkiye’den Tankut Turnaoğlu, Türkiye’nin 2023 hedefleri ve bölgesel merkez olması yönünde ihracatta ve istihdamda çok ciddi bir yol alması gerektiğine işaret etti. Turnaoğlu, şu görüşleri dile getirdi: “Bölgesel merkezle ilgili yapılan komisyonun bir üyesi olarak Türkiye olarak hakikaten bu günkü karşılaştırmalı olarak diğer bölgesel merkezlere göre, dört ana alanda ilerletmemiz gereken alanlar var. Bunlardan birincisi bölgesel merkezde ön plana çıkan politik yeterlilik. Bunun içine istikrar giriyor, hukuk güvenilirliği giriyor. İkincisi iktisadi yeterlilik. Bunda da iş yapma kolaylığı var. Üçüncü alan sosyal politikalar. Dünde bu konuda 25 tane önceliğin altını çizdi sayın Ali Babacan. Türkiye’yi nitelikli iş gücü çekim merkezi yapmak. Bunun içinde yurt dışında da önemli gelişmeler olması gerekir. Dördüncüsü de beşeri sermaye, yani insan sermayesi. Türkiye gerçekten insan kalitesi olarak çok yüksek. Ama yeterli değil, sırf beyaz yaka değil, mavi yakada geliştirilmesi gereken önemli konulardan biri.”

Türkiye’nin ‘bölgesel merkez’ olması konusunda özellikle kamu tarafının bütünsel bakılması gerektiğini belirten Turnaoğlu, “Bunun içinde en önemli konu eğitim. Bizim eğitim sistemimiz bilgi yoğunluklu. Halbuki bu öğrenmeye dayalı olmalı. Bölgesel merkez olursak çok şey kazanırız ama olamazsak da çok şey kaybederiz.” şeklinde sözlerini tamamladı.

TÜRİYE DIŞINDA DÜNYADA KOCAMAN BİR PAZAR VAR

Koç Holding’den Levent Çakıroğlu da, neden yurt dışına gittiklerini anlatırken, “En önemlisi bu pazarlardaki fırsatlar. Türkiye çok büyük bir ülke. Her yönüyle gelişen büyük bir potansiyel sunuyor fakat, Türkiye dışında kocaman bir dünya pazarı var. Bakıldığında kriz dönemi dahil ülkeler farklı dinamikler gösterseler de dünya ekonomisi büyüyor. Ağırlık merkezi doğuya doğru kaymaya devam ediyor. Birçok ürün açısından da bir fırsat var.” dedi.

Büyüme hikayelerinden de bahseden Çakıroğlu, 2001 krizinden sonra Arçelik olarak yurt dışında ki pazarlara açılmaya başladıklarını vurgularken, şöyle devam etti: “İkinci adımda ise 2008 krizi. Bu kriz aslında bizimde bölgesel büyümeden biraz daha global pazarlara açıldığımız döneme denk geliyor. Global krizi gösterdi ki Avrupa ekonomisi durgunluğa gidiyor. Bu dönemde de global pazar alanını genişletme ihtiyacı hissettik. Eğer Afrika ve Güney doğu Asya pazarı karşımıza bir fırsat olarak çıkmasaydı o kriz dönemine rağmen oralara gitmek mümkün olamazdı. Bunlarda ise özellikle en önemli neden doğduğunuz ülkedeki sağlam bir pazara sahip olma durumunuz. Bunlardan biride iş potansiyeli olarak o pazardaki başarınız diğer pazarlar açısından da önem taşıyor. Özelikle yurt dışında ki yatırımlar uzun vadeli olmalı, sabır gerektiren yatırımlar. Bunun içinde ülkenizde kaynak oluşturmaya devam etmelisiniz. Diğer en önemli başarı faktörü de insan kaynağı.”