Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol,
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
MEVLANA


Mevlana sözün özünü yıllar önce söylemiş, Mevlana’yı anlamak yaşam felsefesini çözmek demektir. Bugün özellikle alçak gönüllülük ve kibir üzerinde birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. 


Yanılmıyorsam 79 lı yıllardı, İstanbul da iş hayatına yeni atıldığımız seneler.
 

Tekstil boyaları işi, bir gün Eyüp te büyük bir fabrikaya gittim. Bahariye Mensucat, bu isim o yıllarda kumaşta bir numaraydı, terzilerimiz iyi bilir. 
O gün,  ilk gidişim olduğu için direk fabrika sahibi ile görüşmek istedim.
 

Fabrika sahibi Afif Beyin yerini şatafatlı, sekreterli bir lüks yer olarak tahmin ediyordum. Görevli beni Afif Beyin odasına götürdüğünde kapısı açıktı, Korkut Özal da içerdeydi. Bir tebessüm ile beni içeriye aldı, bir bayan işçinin kızının düğün eksiklerini konuşuyorlardı.


Oda içerisinde güler yüzlü bir patron, önemli bir siyasetçi, bir işçi ve birde dışarıdan gelen bir satış elamanı, yani ben bulunuyordum, iletişim mükemmel. 


Patron Afif Bey, bana mütevazı davranışı ve sosyal yaklaşımı ile iş hayatımda da bir cesaret verdi. Buradaki fotoğrafı biraz tahlil etmek istiyorum; Afif Bey, Topbaşlardan fabrika sahibi, hatırı sayılan bir marka isim. Bu kişinin kişisel duruşu, kumaşının markasının üstündeydi, sahip olduğu imkânlar, onun mütevazı insani kişiliğini hiç etkilememiş, zafiyetlerden arınmış bir insan portresiydi.
 

Mutlaka buna benzeyen kişilikler ülkemizde mevcuttur ama çok az. Birazda kendi şehrime dönmek istiyorum; kentimiz sanayi ve tekstil açısından hatırı sayılan bir şehir. Bugün şehrimizdeki iş dünyası, okumuş ve yetenekli gençlerimizin % kaçıyla görüşüp veya onlardaki kabiliyetini değerlendirebiliyor mu, doğrusu merak ediyorum!Gençlerimiz neden dışarıya gitme ihtiyacı duyuyorlar?
 

Peki, bizde insani ilişkiler veya iletişim nasıl; birkaç istisna dışında iş dünyasının patronlarıyla görüşemezsiniz veya aradakiler sizi görüştürmezler, konumuz aslında görüşebilmek konusundan ziyade mütevazı yönleri.
 

Kentin ortak değeriyle ilgili bir konuda, memleketin en büyük kuruluşlarından birinin patronu ile görüşmek istersin, size randevu vermezler. Oysa bu memleketin hayrına olan görüşmeler birleştirici bir çimento olmalıdır. İki tane örgü makinesi olanın yanına bile, iki sekreterden sonra zor ulaşırsınız. 


Ticaret ve sanayi odasının, özellikle birikimli gençlerle görüşüp paylaşıma gitmesi,onları motive etmesi, bu şehrin geleceği açısından iyi olur. 


Gelelim devlet dairelerindeki amirlere;bir birimin başına getirilen amirler, herşeyden önce donanımlı olmalı ve ekibindeki yetenekleri ve birikimli insanlarla iletişimi iyi kurup,bir sinerji oluşturmalı.


Kibirlilik ve zafiyetler bu memleketin sosyal manada gelişimini engelliyor.  İnsanın var oluşundan bu yana duyguları da kendisiyle birlikte dir. Bu duyguların gün yüzüne çıkması, ancak topluma karışmakla olur. 


Kibirlilik aslında bütün güzelliklerin düşmanıdır, alçakgönüllülük ise bir yaşam dengesidir, ruh sağlığımızın da bir nevi sigortasıdır. 


Kapitalist sistem, bir bakıma kibirliliği de  beraberinde taşır,kibirli insanların en çok değer verdikleri şey kendi benlikleri olduğu için,maddenin eşiğinde bir kaygı ve korkuya da birlikte yaşarlar.


Donanımı sadece maddeye endeksli insanlar, ellerindekini kaybetme kaygısı çekerken, sosyal donanımlara da sahip olan kişiler, yaşam ve ruh dengelerini hep korurlar.
     

Tolstoy’un şu sözü de konumuzu özetliyor,”İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettiğini. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.”      

Hoşça kalın!         

- - - -