Sosyal medyada atık toplayıcılarıyla ilgili çok resim ve mesaj dolaşır. Mesela, bir yerde bir gariban atık toplayıcısı sermiştir seccadesini kuru toprak üstüne ve yanında ekmek teknesi atık toplama arabası durmaktadır. Bu manzarayı görünce aklıma hep Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şu mısraları gelir: “Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem.” Başka bir resimde, küçücük cüssesine aldırmadan dev gibi çöp toplama arabasını çeken çocuk göze çarpar. Başka bir resimde en yoğun trafiğe aldırmadan çöp toplama arabasını zar-zor çekmeye çalışan bir başka gariban görülür. Bu garibanın hemen yanıbaşında trilyonluk arabalarıyla yarışan gençler geçer. Trilyonluk arabalarıyla hız yapan o gençler, günlük 50-60 TL kazanmak için 100 kiloluk atık toplama arabasını güçlükle çeken o zavallı genci görmezler ve görseler de durumuna merhamet etmezler, ancak yolda kendilerine engel olduğunu düşünerek kızgınlıkla bakarlar. O zavallı gencin kazandığı 50-60 TL, o trilyonluk arabasıyla hız yapan zengin çocuklarının akşam yemeğinin bahşişine dahi denk gelmez. İşte bunları yazarken şimdi de aklıma yine Üstad’tan birkaç mısra geldi: “Allahın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!”
Sokaklarda atık toplayanların derdini anlattığım yazının buraya kadar gelmesi normal mi? Yani bu Ülkedeki gelir dağılımı adaletsizliğin had safhada olmasına burada değinmek normal mi? Bilmiyorum. Bu hususu ayrı bir yazıda ele alalım ve biz kaldığımız yerden sokaklarda atık toplayan garibanların çalışma şartlarının ağırlığına ve kimsenin bu kişilerin durumuyla şimdiye kadar ciddi olarak ilgilenmediği konusundaki görüşlerimizi anlatmaya devam edelim.
Evet, gerçek hayatta çok fazla gündem oluşturmasa da sosyal medyada sokaklarda atık toplayan garibanların durumu sık sık gündem oluşturur.  Yukarıda da belirttiğimiz gibi, sosyal medyada atık toplayıcılarıyla ilgili çok resim ve mesaj dolaşır. O resimlerde büyük dramlara ve ağır çilelere birkaç resim ile dikkat çekilmeye çalışılır. Eli yüzü kara içinde ve ellerinde eldiven dahi olmadan çöp konteynerinden değerli atık bulmak için çabalayan çocuk yaştaki ya da genç yaştaki garibanların dert ve çilelerine yer verilir. Bu belirttiğim manzaralar yalnızca sosyal medya resimlerinde değil, ondan daha fazla ve ondan daha evvel, her gün hemen hemen aynı saatlerde büyük şehirlerin sokaklarında yaşanır. Akşam insanların çöplerini çöp konteynerini attığı saatlerde, belediyenin çöp toplama araçları gelmeden sokaktaki çöp konteynerinden plastik, kağıt, şişe, metal gibi değerli atıkları ve ambalaj malzemelerini almak için sokaklarda büyük telaş ve koşturmaca yaşanır.
Bunlar yaşanır da, kimse bu garibanların çilesini ve derdini görmez.  Gerçek şu ki, sokaklarda atık toplayan bu zavallı insanların çalışma şartları oldukça kötü. Çocuklar da çalışıyor, gençler de çalışıyor, yaşlılar da çalışıyor sokaklarda çöpten değerli eşya çıkartma işinde. (Burada özellikle belirtmek gerekir ki, bu atık toplama işinde çok küçük yaştaki çocukların çalıştırılmaları büyük yanlıştır. Ne denetim var, ne de bir tedbir var! Tabi bu kişiler bu işi mecburiyetten yapıyorlar. Şimdi bunlara denetim yapılsa bu kadar kişi de işsiz kalacak diye de görüş belirtilebilir. O da ayrı bir sorun ya. Buna rağmen biz yine bu husustaki çekincelerimizi belirtelim.)
Evet, sokaktan atık toplama işi yapanların, bu işi yaparken ellerinde eldiven yok, topladığı madde tehlikeli mi, hastalıklı bilmeden elleri daldırıyorlar çöpün içine. Kendilerinin icat ettiği iki tekerlekli ve etrafı haral gibi bir bez ile kaplanmış arabalarla, kendilerinin üç katı yüksekliğindeki bu arabalarla en işlek trafikte hareket ediyorlar. Ya bir trafik kazası olsa. Allah korusun. Bu çöpten atık toplama işinde daha binlerce tehlike var. Allah yardım eylesin. Amin.
Sokaklarda değerli atık toplayan bu kişilerin sosyal güvenceleri de yok. Hiçbirisinin sigortası olduğunu sanmıyorum. Zaten, sokaklarda bu atık toplama işinin hukuki bir çerçevesinin olduğunu da sanmıyorum. Bu garibanların topladığı atıkları yazılı bir anlaşma ya da sözleşme karşılığında götürmediklerini düşünüyorum. Bu durumda bunların elbette sigortalı olmaları da mümkün görülemez. Öyleyse, ilk yapılması gereken bu atık toplama işinin hukuki çerçevesi belirlenmeli ve bunların atıkları yazılı bir sözleşme ya da anlaşma dahilinde muhatap kişiye götürmeleri ve bundan sonra sigorta konusunun gündeme gelmesi gerekir. Buna göre, ilk hareket bu kişilerin çalışmalarını hukuki çerçeveye oturtma noktasında olmalıdır ki, bu görev Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Belediyelere düşen bir görevdir. Ardından sigorta konusu gündeme gelmelidir ki, bu görev de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görevidir. (Bildiğim kadarıyla, toplama ve ayrıştırma işindeki lisanslı tesislerin bütün çalışanlarının sigortalı olması şarttır. Buna göre, elbette sokaklardan atık toplayan ve bunları bu tesislere teslim eden kişilerin de sigortalı olması şarttır. Bu şartın yerine getirilip getirilmediğinin ilgili kurumlar tarafından denetlenmesi gerekir.) Bütün bu hususlarla birlikte Sağlık Bakanlığı da bu kişilerin uygun sağlık şartları içerisinde çalışmalarını sağlamak üzere gereken tedbirleri almalıdır. 
Bu noktalar itibariyle sokaklarda atık toplayan kişilerle ilgili çalışmalar yapması gereken kurum ve kuruluşları saymış olduk. İnşaallah bu kurum ve kuruluşlardan gereken hassasiyeti görürüz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bazı yetkililerinin sosyal medyada paylaştıkları mesajlarından öğrendiğimiz kadarıyla bu hususta bir hassasiyet oluştuğu müşahede edilmektedir. Bundan büyük memnuniyet duymaktayız. Aynı hassasiyeti diğer kurum ve kuruluşlardan beklemekteyiz.
Yazımın sonunda, “sokaklarda atık toplama işinde çalışan gençlerimizin çile ve dertlerine bir çözüm bulunmasını ve bu kişilerin sağlıklı şartlarda ve sigortalı olarak çalışmalarının sağlanmasını diliyorum.”