Ahmet Çabukel, “Anayasanın 125’inci maddesi var. Devletin denetleme yetkisi ve güvence yetkisi vardır. Ve bu güvence yetkisine göre devletin denetleme yetkisine göre depremde zarar gören binaların tamamının yeniden yapılması gerekir. Eğer kamunun bir hatası varsa ki kamu burada hataya düşmüştür. Evlerin metrekare maliyeti 6 bin 200 ile 6 bin 500 TL arası olması gerekirken; siz, 17 bin 500 TL maliyet olduğunu söylüyorsunuz. Hem maliyetinin 3 katına vatandaşa ev satıyorsun hem de yüzde 60’ını ben karşılayacağım, yüzde 40’ını vatandaş olarak sen karşılayacaksın diyorsun. Hükümetin açıkladığı maliyetlere baktığımızda yüzde 40 dedikleri rakam 700 bin lira. Yani maliyetinin bile üstünde kar ediyorlar. Anlayacağınız hükmet sınıfta kalmıştır” ifadelerine yer verdi.

Çabukel, Cesur FM’de katıldığı programda Kahramanmaraş depremlerini ve depremzedelere verilecek evlerin maliyetine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.

Hükümetin açıkladığı rakamların, evlerin maliyetinin 3 katını bulduğunu ifade eden Çabukel, “100 metrekare bir evin ortalama maliyeti 620 bin TL ile 650 bin TL arasında! Ama hükümet 1 milyon 750 bin TL’ye mâl olacağını söylüyor ve bu bedelin yüzde 60’ını devletin yüzde 40’ını da vatandaşın ödeyeceğini müjdeliyor. Oysaki yüzde 40 dedikleri rakam 700 bin lira. Yani evin tüm maliyetini vatandaştan alıyorlar bunun üstüne bir utanmadan kâr koyup vatandaşa satıyorlar. Yazıktır, günahtır” dedi.

“DEPREM SÜRECİ LİYAKATİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU GÖSTERDİ!”

Depremde liyakatten yoksun kadroların yönetemediği kriz sürecinin liyakatin önemini bir kez daha ortaya koyduğunu ifade eden Çabukel, şöyle konuştu: “Biz bu depremi burada yaşadık. O şok etkisiyle çok fazla ne olduğunu anlayamadık belki ama biz hep beraber şunu gördük: Kahramanmaraş bir mahşer yeriydi. O mahşer yerinde hem mezarlık hem hastaneler hem yol kenarları her yer perişandı. İnsanlar göçüklerin altındaydı. Hava soğuktu, hiçbir yardım mekanizması tam anlamıyla çalışmıyordu. İletişim kopuktu. Depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş’tan haber ve bilgi akışı sağlanamıyordu. Çünkü Kahramanmaraş’ta iletişim kanalları kapalıydı. Telefonlar çekmedi. Sonrasında baz istasyonları da çalışmadı. Arama kurtarma çalışmalarında, AFAD yetkililerinin diğer arama kurtarma ekiplerine, gönüllülere, vatandaşlara davranışları çok kötüydü. Gönüllüler, bir enkazda canlı birini çıkaracakken, AFAD yetkililerin gelip diğer ekipleri oradan göndermelerine ve biz çıkarttık diye reklam yapmalarına defalarca kez şahit olduk. Hani geç geldiler ya aradaki açığı kapatmak için bol bol reklam yapmak istediler. Bu deprem süreci bize liyakatin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Yani insanlar eğer hazırlıklıysa bir şeylere, torpille girmemişlerse bir yere. Eğer AFAD kurumu kurulduğunda insanların sadece kendi çevrelerine, kendi siyasi çevrelerine iş bulmak gibi küçük hedeflerin peşine düşmemiş olsalardı bugün bunları konuşmayacaktık. Kızılay gibi dünyaca ünlü bir kurumu küçük rant uğruna, o küçücük torpiller uğruna feda etmemiş olsalardı bugün çok daha farklı şeyler konuşacaktık. Bununla birlikte enkazın başında yabancı insanları çokça gördük. Çok teşekkür ediyorum buradan hepsine. Yani minnettarız. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ferdi olarak unutmayacağız. Hepsinden Allah on bin kere, yüz bin kere razı olsun. Gerçekten müthiş. Yani yok dış güçler, yok başka güçler... İnsanlığın başladığı yerde bütün güçler son bulur. Ben bu nedenle insanlığın her zaman en büyük güç olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla insanların birbirleriyle kenetlenmesi, kucaklaşması, sevginin gücünün artması her zaman en önemlisidir.”

“DEVLETİN YAPACAĞI KONUTLARIN TAMAMININ BEDAVA OLMASI GEREKİR”

6 Şubat depremlerinde can kayıplarının çok olması ve milli servetin heba edilmesinde hükümetin yetkililerin sorumluluğu olduğunu dile getiren Çabukel, şu açıklamalarda bulundu: “Eğer ağır hasarlı veya orta hasarlı binaların tespitini düzgün yapmazsak yarınımızı hep beraber çöp edeceğiz. Şimdi şehir planlaması yapıyoruz. Şehir planlamasında bir kere şunu unutmayın: Gerçi artık seçime çok da kalmadı. İnşallah seçimden sonra iktidarı devralacağız ama iktidar devrinden önce saçma bir şey yapmasınlar diye söylüyorum: Köy evleri tam köylere yapılır. Yani insanların topraklarının olduğu yerlere, hayvanlarının olduğu yerlere yapılır. İnsanları, topraklarından ve hayvanlarından uzaklaştırmamak gerekir. İkincisi insanların kendi arsa payları var. Yani evleri yıkıldı ama arsa payları duruyor. Arsa payları üzerinde insanların kendi tasarruflarını yapma hakkı var. Dolayısıyla devlet olarak diyeceksiniz ki kardeşim biz buraya bu evi yapacağız. Arsa payı duracak. Siz de ne diyorsunuz? Anayasanın 125’inci maddesi var. Devletin denetleme yetkisi ve güvence yetkisi vardır. Ve bu güvence yetkisine göre devletin denetleme yetkisine göre depremde zarar gören binaların tamamının yeniden yapılması gerekir. Eğer kamunun bir hatası varsa ki kamu burada hataya düşmüştür. Bu depremde, kamu hataya düşmüştür. Kamu, imari proje hazırlarken, imara izni verirken hata yapmıştır. Yönetmeliği hazırlarken de hatalı yapmıştır. Dolayısıyla şu anda kamu suçlu pozisyondadır. Kamu olarak suçlanılan bir yerde devletin yapacağı konutların tamamının bedava olması gerekir.”

“620 BİN LİRA MALİYETİ OLAN EVİ 1 MİLYON 750 BİN LİRAYA SATMAYA ÇALIŞIYORLAR!”

Hükümetin depremzedelere evlerini maliyetinin çok üstünde satmaya çalıştığını aktaran Milletvekili Adayı Av. Ahmet Çabukel, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Şu anda 1 milyon 750 bin liraya konut satmaya çalışan bir hükümet var. Bir iktidar var. Yani yüz metrekarelik bir daireyi 1milyon 750 bin liradan satmak bir lütuf değildir. Bu daireleri mâl ettikleri rakamın yüzde 60’ını devletin, yüzde 40’ını da vatandaşın ödemesi gerektiğini söylüyorlar. Bu tamamen iş bilmezliktir ya da rant ve çıkar çalışmasıdır. Her şeyden rant çıkaracaklar. Burada yapacakları 100 metrekare ev için 1 milyon 750 bin lira istiyorlar. Yani metrekaresi 17 bin 500 lirayı buluyor. Bana buradan arsa payını çıkın metrekare maliyeti 17 bin 500 lirayı bulan bir tane ev gösterin. Bakın. Evin maliyetini size açıklayacağım. Şu anda bir bina inşaatında 111 kalem malzeme alınır. Yani bunun çivisinden, demirinden, betonundan, işte prizine kadar bir sürü malzemesi var. Bunların tamamının vergisiz olarak metrekare maliyetini söylüyorum: 6 bin 250 TL ile 6 bin 500 TL arası. Arsa devletin dolayısıyla arsa bedeli ödemiyorsun. Proje bedeli de ödemiyorsun. Herhangi bir vergi de ödemiyorsun. Yüzde 20 stopaj da ödemiyorsun, yani hiçbir vergi yok. Dolayısıyla hiçbir masrafın yok. İşçiliğe para ödüyorsun, işçilerin sigortasını da ödemiyorsun. Aslına baktığınız zaman devlet olarak çok kârlısınız. Ama metrekare maliyeti 6 bin 200 ile 6 bin 500 TL arası olması gerekirken; siz, 17 bin 500 TL maliyet olduğunu söylüyorsunuz. Hem maliyetinin 3 katına vatandaşa ev satıyorsun hem de yüzde 60’ını ben karşılayacağım, yüzde 40’ını vatandaş olarak sen karşılayacaksın diyorsun. Zaten devlet olarak evin maliyetinin tamamını üstüne kârını da koyarak satıyorsun. Bir de yüzde 60’ı devletten diye reklam yapıyorsun. Hükümetin açıkladığı maliyetlere baktığımızda yüzde 40 dedikleri rakam 700 bin lira. Yani maliyetinin bile üstünde kâr ediyorlar. Anlayacağınız hükmet sınıfta kalmıştır. Ve şu anda rant sevdasına bizlerin çok çok ucuza mâl edeceğimiz evleri, paramız karşılığında bizlere satmaya çalışıyorlar.”

“DEPREMZEDELERE YIKILAN TÜM EV VE İŞYERLERİ SAYISI KADAR YENİSİ VERİLMELİ!”

Millet İttifakı’nın depremzedelere ücretsiz ev sloganını hatırlatan Çabukel, şunları kaydetti: “Buradan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in söylemlerini aynen tekrar ediyorum: Biz evleri, vatandaşlarımıza bedava vereceğiz. Anayasanın 125’inci maddesine göre kamu, bu zararın tamamından sorumludur. Bütün iş yerlerinin zararlarından da sorumludur. Bütün evlerin zararlarından da sorumludur. Yani insanların konutları da yıkılmışsa, 10 tane konut varsa 10’undan da sorumludur. İnsanların iş yerleri yıkılmışsa 10 tane iş yeri de varsa 10’undan da sorumludur. Biz buradan söz veriyoruz. Tüm insanlarımıza evlerini, konutlarını yapacağız, teslim edeceğiz. Hem de ücretsiz. Çünkü anayasanın 125’inci maddesinde diyor ki; Eğer devlet kendi yaptığı işlerde kusur varsa bu kusuru karşılamak zorunda. Tazmin etmek zorundadır. Ve bunun sorumluluğunu almak zorundadır. Evet, büyük bir felaket yaşadık, bunu kabul ediyoruz. Ama bunun sorumluluğunu birileri üstlenmek zorunda. Biz, hükümet olduğumuzda inşallah bu sorumluluğu alıyoruz. Her insanımıza ağır hasarlı evlerini yıkıp yenisini yapacağımızı taahhüt ediyoruz ve bunu bedava yapacağız. Evi yıkılanların tamamını yapıp tekrar teslim edeceğimizi söylüyoruz.”