Sağlıkta şiddet olarak aslında birazda masumlaştırılan “Vandalizm” konusuna başka bir açıdan bakmak istiyorum.

Artık hemen her gün Ülkemizin dört bir tarafından sağlıkla ilgili vandallıklar, haberlere konu olmakta. En son örneklerinden biri de Elazığ’da dün (11.08.2018 günü) yaşandı. Ne oldu ? Hatırlayalım.

64 Yaşındaki hasta kalp krizi geçirir. Kardiyoloji Koroner Yoğun Bakım Ünitesine yatırılır. Tedavisine başlanır. Bir süre sonra durumu ağırlaşır. Tüm müdahaleler yapılır. Ama kader tecelli eder hasta vefat eder.

Sonrası facia….

Temel ahlaki değerlere ve bu ülke insanlarının çok büyük bir kısmının inandığı “Kader inancına” sahip olmayan Vandallar güruhu yoğun bakıma saldırıyorlar. Diğer hastaların canına kast edecek davranışlarda bulunuyorlar. Görevli hekime saldırıyorlar. “Bizden biri oldu; sizden biri de ölecek” diye naralar atarlar.

Devamında da, muhtemelen, karakolun kapısından çıkıp gideceklerdir.

Bir toplumun düzen içinde yaşayabilmesi için ya etkin, adaletli, herkese aynı ve eşit uygulanan adalet sistemine sahip olmalı ya da toplumun sağlam bir inanç örgüsüne sahip olması gerekir.

Adalet sistemimizin etkin olmadığı bu Vandalların hiçbir şey olmamış gibi toplumun içinde dolaşması ve hatta yaptıklarının cezasız kaldığını ballandıra ballandıra anlatacaklarından bellidir.

Ya inancımıza ne oldu?

Bu ülkenin %98 i islam inancına sahip değil mi?

İmanın 5 şartından bir “ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina'llâhi Teâlâ” (kadere ; hayır ve şerrin Allâh-ü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım) değil mi?

Biz hekimlerin, haşa, tanrısal gücü yoktur. Bize düşen mevcut tıbbi bilgiler ile hastalara yapılması gereken her şeyi yapmaktır. Kadere karşı koyacak bir gücümüz yoktur. Aksi olsa idi bu gün mezarlıklarda hiçbir hekim yatmazdı.

Kalp krizi geçirmiş, yoğun bakıma alınmış hasta zaten tehlike altındadır. Ölüm riski en yüksek grubunda olan durumlardan biridir. Bu durumdaki bir hastanın her türlü tedaviye, her türlü müdahaleye rağmen riski vardır.

Hatırlayın Mustafa Koç’un vefatını. Kendi hastanesi vardı. Her türlü imkan seferber edildi. Ama kalp krizinden vefat etti.

Kaç hekim arkadaşımız kalp krizinden vefat etti? Kaç yakınımız kalp krizinden vefat etti?

Yani paranız çok da olsa, makamınız çok yüksek de olsa, hekim de olsanız size biçilen nefes tükendi ise yapılabilecek bir şey yoktur.

Hiçbir hekim hastasına iyileştireceği konusunda garanti veremez. Hekim ancak bilinen en uygun tedaviyi uygulayacağı konusunda garanti verebilir.

Her tedavinin riski/riskleri vardır.

Bu riskin kimin için gerçeklik haline geleceğini ancak Allah (CC) bilebilir. Bir hekim olarak, binlerce kutu reçete ettiğim bir ilaç yüzünden çok düşük ihtimalli komplikasyon sonucu çok ciddi tehlike geçirdiğim için bunu çok rahatça söyleyebilirim.

Aslında atalarımız konuyu çok güzel özetlemiş: “ Bahanesiz ölüm olmaz.”

Bu vandallık ile mücadelenin bir ayağını da toplum oluşturmaktadır.

Aile Sağlığı Merkezine gittiniz, birisi bağırarak çağırarak kendisine avantaj sağlamaya veya sizin sağlık hizmeti almanızı mı engelliyor? Şikayetçi olun! Hekimi bu konuda yalnız bırakmayın.

Hastanede sizin ve yakınınızın yattığı serviste Vandallar olay mı çıkardı, çevreye zarar mı verdi? Siz de şikayetçi olun?

Size hizmet vermesi gereken hekim bu tip Vandallar yüzünden görevinin başında değil mi? Şikayetçi olun! Gerekli tedbirleri almayan idareler/idareciler hakkında suç duyurusunda bulunun. Tazminat davası açın!

İnanç eksikliğini yerine koymayı başaramayabiliriz ama yetersiz de olsa mevcut kanunların uygulanmasını isteyelim.

*Vandallık : Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkma düşünce ve davranışı ( TDK) , Hekimlik de bir sanattır.