KSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Amfisinde düzenlenen program Dekan Prof. Dr. Mehmet Özkarcı’nın açış konuşmasıyla başladı.
Şahin Balcıoğlu’na programa katılımlarından dolayı teşekkür eden Dekan Özkarcı, “Fakültemizde bildiğiniz gibi eğitim ve öğretimin bir parçası olarak çeşitli bilimsel toplantılarımızda beraber sanat faaliyetlerimiz ile beraber bu çerçevede söyleşi programlarımızı da yapmış buluyoruz. Üniversiteden sonra başka yüksek bir öğretim kurumu yoktur. Diplomanızı lisans diplomanızı aldıktan sonra ne yapacaksınız? Kendi kanatlarını hızla uçmaya başlayacaksınız” dedi.
Ardından söz alan Başkan Balcıoğlu, öğrencilere hayatındaki tecrübelerini aktardı.
“Bu günlerimizin ve okulunuzun kıymetini bilin”
Balcıoğlu, açıklamasında: “Bugünlerin ve okulunuzun kıymetini bilelim. Yarın çok arayacaksın. Hocalarınızı, sınavları o zorlandığınız günleri uykusuz kaldığınız günleri çok arayacaksınız. O kadar kıymetli ki yarın farkına varacaksınız. Neden bu kadar kıymetli hocamın dediği gibi ders öğrenmiş olsaydın. Bugün en kıymetli öğrencilerin Açık Öğretim Fakültesi öğrencileri olması gerekiyordu. Biz işe insan alırken o arkadaşlarımızı en son değerlendiriyoruz. Nedir sizin özendiğiniz. Ondan farkımız nedir? Aynı eğitimi görüyorsunuz. Hayır aynı eğitimi görmüyorsunuz. Okulu düşünürken evdeki ocağı düşünmek gibi başka bir konuyu da beraberinde düşünüp onları birlikte hayata geçirmek gibi önemli şeyler ve bu şu anda bunu yapıyorsunuz zor biliyorum ah diyorsun ama bir daha söylüyorum 30 yıl sonra benim gibi 35 yıl sonra buralara geldiğinizde bu özleminiz öyle bir doruklara çıkıyor ki, demin bana doktora için bir izin verir misiniz? Diğer hocalarım da torpil olsa bana diye doktora değil ama yüksek lisans yaptırabiliriz dedi. Önümüzdeki dönemde Tekstil sözünü aldım. İnşallah gelirsiniz bir öğrencilik yaparız. Ben buraya konuşma yapmaya gelmedim. Sohbet etmeye geldim. Sizinle sohbet etmek istiyorum. Sorularınız olursa cevaplamaktan istiyorum. Merak ettiğimiz şeyleri anlatmak. Ben sizin yaşınızda ve son sınıfta bize de kariyer günleri yapılır ve yöneticiler başarılı insanlar neler yaptıklarını anlatırdı ve biz hep onları can kulağı ile dinler. Bundan sonraki hayatınızda bize nasıl faydası olabilir? Nerelerden de ipuçları bulabilir o günler öyleydi ama bugün sizin böyle bir kaygınız yok. Buradan çıktığınızda sizin işiniz hazır. Sizi bekliyorum. Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun diyorsunuz. Dünya nüfusu hızla artıyor ve istekleri de artarak çoğalır. Dolayısıyla dışarısı size kapıda hazır olarak bekliyor. Hayat standardınızı siz belirleyeceksin nerede olmak istiyorsunuz? Nasıl yaşamak istiyor? Nasıl istiyorsanız öyle yaşayacaksın bundan eminim” dedi.
SÖYLEŞİ
Başkan Balcıoğlu, söyleşide şunları kaydetti:
“Küçükken hep sordular. Ne o televizyonun olmadığı eğlencenin olmadığı cep telefonun olmadığı çocukluk yıllarımızda hep bu soru soruldu ve biz onlara hep bir cevap ver. Bunu bazen ailemiz sordu. Bazen komşularımı sordu. Bazen akrabalarımı sordum. Biz onlara her şey olacağını söyledi. Doktor olacağım. Çöpçü olacağız dedik. İtfaiyeci olacağız dedik ama bu şeye hep unuttuk. Biz mutlu olacağız diye. Peşinde hep beraber biz yaştakiler mutlu olmayı arıyoruz ve nerede bulacağımızı bilmiyorsun. Ben bugün burada bunun için buradayım. Size başarı hiçbir zaman altın bir tepsi içerisinde sunulmayacak bunu siz arayıp bulacaksınız ve bu size geldiğimde bunu görebilmek için ayık olmanız lazım. Onu görebiliyor ya da arıyor olmanız lazım. Aramıyor sanız bir yalnızdan geç gidecek ve sizin hiç haberimiz olmayacak. Üniversitede Maliyet Muhasebesi dersimiz vardı. Rıza Akkora diye yakışıklı mı yakışıklı bir hocamız vardı yaşlıydı. Jilet gibi pantolon ütüsü oluyordu. Kendi de öyle giyinirdi.
Boğazlı kazaklar falan olur mu? Kalınlıkta da bir kitabı vardı hocam dedik ya ne yapacağız hiç korkmayın dedi. Hiç korkmayın. Benim dersim çok basit haftada yarım saat çalışırsanız dedi. Benim daha şimdiden korkmanıza gerek hocamız o kadar çok seviyoruz. Sözü bizim için altından kıymetli ama bir falanca arkadaşın doğum gününe gittim. Bir gün sinemaya gittik. O zaman kafeteryalar yoktu. Bir gün çay bahçesine gittik. Biraz eğlendik biraz yattık. İstanbul’a gittik. Sonra geldi sınav zamanı okul bitti. Haziran'da sınavlar var hoca bize ne demişti her hafta Kolay hesapla yıl 50 hafta 25 saat eder. Biz iki gün sizin tabirinizle inek gibi iki gün maliyet maaş Hocanın dediğini yaptık ama 650 öğrenciden 5 kişi geçti. Ben kalanlardan biriyim. Hocayı yakaladık sonra hocam sen böyle dedin. Bir çalıştık iki gün iki gün çalışın demedim ki dedi haftada yarım saat dedim. Bunu sindire yavaş yavaş öğrene öğrene öğrenin geçersiniz dedim Hocam biz öyle anlamadık dedik. Biz matematik olarak çarptık böldük bu çıktı ama sonuçta orada çıkmadı yok Biz iki sınavda bütün arkadaşlarımız gerçekten haftada yarım saat rahmetli hocamızın dersinde çalıştık ve büyük çok basit olarak geçti. Onun için söylenen şeyi söylendiği gibi okunduğu gibi değil. Bazen de olması gerektiğini anlamanız gerekiyor. Hayatı dedim ya yanınızdan fırsatların geçmemesi için doğru okumamız için eğer hayatı öğrenirsiniz. Doğru okumaya başarılı olursunuz. Eğer başarılı olursanız kesinlikle mutlu olursunuz. Eğer severseniz başarılı olursunuz. Yaptığınız için sevmiyorsanız yaptığımız işi anlamıyorsunuz. Yalnıza kimya kitabını ezberlemiş. Öğrenci gibi ezberleyerek gitmişsiniz. Başarılı olma şansınız Maalesef yok. Sizin bölümlerini izle ilgili. ben Yeni öğrendim öğrendim de çok durakladı. Beethoven'ın hayatını ben okumamıştım daha önce çünkü beton seven Beethoven dinleyen birisi değilim. 32 yaşında durma duyma yetisini kaybetmiş gün sanatçı ve bu tür müzikte diğerlerinin hepsinin piri sayılan üstadı sayılan bir beste ediyor ve bu eserin sahneye diyorlar. Eserin yarısından sonra bütün salon ayağa kalktı alkışlıyor. Ama bundan haberi yok. Çünkü arkası dönük şeflik yapıyor orkestraya bakıyor hiçbirini görmüyorum. Saki konser bittiğinde selamlamak için seyirci döndüğünde görüyor ve gördüğümde kendi de duygulanıyor burada. Ne kadar hayat dersi var. Sizce adamın işi müzik yapmak adamın işi kulaklı adamın kulağı yok duymuyor. Ve bir ifadesinde Allah insanların kulağına üfler benimkine bağırdı diyor. Sizde biraz gayretle yaparsınız. Herkes yapıyorsa sizde yapabilirsiniz dedi. Sevmeseniz, sevmiyorsanız ne yaptınız çok önemli değil. Öğrenci evinde ailesi ile kalmayan var mıdır herhalde var. Aynı bulgur pilavı ya da aynı makarna ateş var, su var, makarna var, tuz var, yağ var ama bir çok lezzetli oluyor. Hiç kalmıyor. Neredeyse tencere tabak yenecek herhalde ama bir makarna var. Onu da ve karnınızı doyurmak için diyorsun. Sizin yaptığınız makarna ve her gün yapıyorsunuz. İyi ya da kötü azcık sevmek, onunla ilgilenmek birazcık anlayabilmek ne olduğuna bakabilmek baktığınızda görmeme şansınız yok.
New York'ta bir şirket toplantısı ve toplantının öğle arasında yemeğe gidilecek yakın bir restoran olduğu için zaten park problemi olduğu için yöneticiler yürüyerek restorana doğru giderken içlerindeki Kızılderili bir yönetici duruveriyor. Yanındaki arkadaşı niye durdun? Uğur böceği diyor. Bu kalabalıkta bu seste bu gürültüde cırcır böceği. Kızıldereli dönüyor yürümeye başlıyor ve ana caddenin bir arkacı ara sokağa gidiyor ve bir arka caddeye gidiyor. Arka caddede inşaat malzemelerinin kalıplarını arasında bir tahtanın kolunda cırcır böceğini buluyor. Eline alıyor seviyor tekrar bırakır eve dönüyorum arkadaşı hayretler içinde olur diyor ya bu kalabalıkta bu gürültüde bu seste bunu duyman mümkün değil. Nasıl olur diyor ki bak elini cebine Kızılderili bozuk para çıkartıyor yere diye atıyor herkes dönüyor bakıyor herkes ilgilendiği sesi çok çabuk duyar. Sizin her biriniz özel insanlarsınız ve özgür hikayelerinizi Sizler yazacaksınız. Bunun için hayatınızı iyi programlamanız gerekiyor.
Allah sizden bir tane daha yaratmadı. Her şeyinizle özelsiniz. Bir özelliğiniz var. Belki birkaç özelliğiniz var ama bunu dışarı çıkartmak sizin elinizde.
Beethoven gibi Mozart gibi sizlerde çıkarabilirsiniz. Başkası bunu zorlayarak çıkartamaz. Hayatınıza bakın kontrol edin. Kendinizi kontrol edin. Hayatta yaşadığınız şeyler var. Hayat sizin yaşadıkları yeni bir yerde okudum. Çok hoşuma gitti. Sizinle paylaşmak istedim. Hayat gerçekten yaşadıklarınız mı katılır mısınız? Beraber test edeceğiz. Şimdi gözlerinizi kapatın. Hayat yaşadıklarımız değil konuştuklarımızdır. Eğer yediğimiz bir yemeği birisine iyi ya da kötü diye anlatmış. Sak bu bizim hatırımıza yer etmiş ve kazınmış. Biz bunu hep hatırlıyor. Geçen hafta hiç konuşmadığımız bir yemek var mı var hatırlıyor musunuz? Neydi o yediğiniz yemek hiç hatırlamıyorum. Bu konuları da hatırlamıyorum ya bazen maalesef herkesin büyüklerin ya da gençlerin yaptığı bir yanlış var. Buradan hareketle bir arkadaşınıza kırılıyor. Sürekli anlatıyorsun. Ben yaptım şöyle yaptım yaptık. Hayat bu değil.
Çok geniş bir yerde hayat nasıl bir şey telefon gibi size sunduğu hizmet gibi bir şey içinde ne var telefon konuşması var. Mesaj var. İnternet ve sosyal medya var. Bunların hepsini size paketli hayat bundan farklı mı hayatından farklı değil. Hayat içinde sevinç var. Hayat içinde üzüntü var, hayat içinde mutluluk var. Başarısızlık var ve devam ediyor gidiyor. Herkes her yaptığı işte başarılı mı? Edison ampulü bulurken ilk yaptığı deneyde 300 defa başarısızdı. Vazgeçebilir ama biz yakıp oturuyoruz. Gayet kolay bir şekilde o yüzden okul bittikten sonra sizi bekliyor hayat. Sanayiciler olarak iş insanları olarak dışarıdaki insanlar olarak sizi bekliyoruz.”