Boş ders sohbetleri diyoruz biz bunlara.
Öğretmeni hasta olan izinli olan sınıfa girip edilen sohbet. Yoktur elbet bilmeyen.
Bu ders 8/D sınıfındayım. Öğrencilerim Kuran'ı Kerim' in zaman içinde değiştirildiğini okumuşlar internetteki yanlış bilgilerden, onu soruyorlar bana.
Dedim "Ben Din Kültürü öğretmeni değilim. Anlamam pek ama bildiklerimden anlatırım isterseniz."
Biri dedi ki "Hocam bir de kadınlarınızı dövün" diyor Kuran'da.
Dedim "dur orda çizmeyi aşma."
Bir ressamın sergisine gelen çizmeci başlamış ressamın çizdiği resimdeki adamın çizmelerini eleştirmeye, topuğu böyle olmalı, bağcıkları şöyle olmalı, burnu sivri olmamalı diye. Ressam dikkatle dinliyormuş, çizme hakkındaki yorumlarını ne de olsa karşısında bir ayakkabı ustası varmış. Usta bakmış ressam bunu pür dikkat dinliyor bu sefer girmiş renklere, demiş mesela bu çizmenin üstündeki pantolonun rengi ışığı olmamış demeye kalmadan, ressam durdurmuş, dur kardeşim çizmeyi aşma...
Bu deyiş burdan gelir taa yıllar öncesinden... Biz de bazen böyle aşıyoruz çizmeyi. Kur'an ki Kâinata bir rehber kılavuz olarak indirilmiş, vahiy yoluyla Peygamberimize cümle cümle indirilmiş, gökten gelen en yüce en ulvi haberdir. Buna inancımız tam. Değiştirilmek istenmiş evet ama hiç bir değişiklik onun aslını bozmasını sağlayamamış çünkü o herşeyden önce Rabbimin korumasındadır. Öğrencim tabi daha ergen,malum Z kuşağı, bunlara bence diye başladın mı inanmazlar.
Dedim bak Sevgicim, farzet ki değiştirdiler oynadılar, bak bakalım son haline var mı sana garip gelen, neden dediğin varsa söyle.Hocam dedi ben dört kitabı da okumak istiyorum merak ediyorum. Tamam dedim ne güzel merak iyidir, bir diğeri dedi ki ben okudum hocam da pek birşey anlamadım. Okuyun tabi çocuklar hepsini okuyun elbet ancak sizler bildiğim kadarıyla herşeyin son modelini seversiniz. Yeni bir telefon çıkınca son model diye onu istemez misiniz? Kuran da işte öyledir en gelişmiş en bize uygun kitaptır, ihtiyaçlarımıza en çok cevap veren en son model kitaptır. Neden eski modellerine bakalım ki?
Ama hocam dedi bir diğeri kadınlarınızı dövün diyor Kuran'da. Dedim öyle olsa Nisa suresi diye 176 tane ayet iner miydi hiç kadınların adına. Düşün bakalım dedim. Ve Nisa suresini okuyup anlamak için de söz aldım öğrencimden. Okuyup gelecek birlikte konuşacağız üzerine. Sonra dedik Kuran olmasaydı ne yapardık gelmemiş indirilmemiş de olabilirdi. O zaman ne yapardık peki?
Eve gittiniz odanız darmadağın gördünüz kızdınız ilk sorunuz ne olur dedim. Kim yaptı olur hocam dediler. Güzeel dedim peki ertesi gün odanıza girdiniz odanız mis gibi tertemiz camlar yerler ışıl ışıl. İlk sorunuz ne olurdu? Kim yaptı? Evet demek ki Kur'an inmeseydi, Peygamberler gelmeseydi de biz bu dünyaya gönderildiğimizde aklımız erer ermez soracağımız ilk soru da bu olurdu. Kim yaptı? Bu gökyüzünü kim maviye boyadı, direksiz onu havada tutan güç kim? Bu ağaçları yumuşacık toprakta semsert tutturan güç kim? Güneşi bir mm yakın olsa yanacak,bir mm uzak olsa donacak bir ayarda düzende intizamda kim asılı tutuyor gökyüzünde demez miyiz çocuklar? Deriz öğretmenim...
Ama olur mu bunlar Z kuşağı. Mehmet Emin kalktı dedi ki hocam peki körse adam, görme engelliyse yani, görmediği kâinattan nasıl ders alsın da iman etsin? Haklısın dedim görmeyen göze duymayan kulağa ne desen olmaz değil mi? Evet hocam dedi, nasıl da sıkıştırdım hocayı diye yandan yandan da gülümsiyordu kereta. Dedim tamam görmüyoruz hatta belki de duymuyoruz ve dünyaya geldik aklımız ermeye başladı, yemek yiyoruz en sert havucu bile koparan dişlerimiz var, ama öyle ki onu tutan diş etlerimiz bir diş fırçası darbesi ile kanıyor, yine çok sert tırnaklarımız var uzayınca kazma gibi dediğimiz, ama onu tutan derimiz bir tırnak darbesiyle kanayacak kadar hassas. Nasıl bir zıtlık ve düzendir. Ağzımızdan giren besinler aynı boruya giriyor ama ordan nefesimiz soluk borusuna yemekler yemek borusuna gidiyor, aklı mı var bu besinlerin de yolunu buluyor? Dilimiz acıyı tatlıyı ayırt ediyor, burnumuz gözle görülmeyen kokuyu alıyor da, sahi tırnaklarımız nasıl uzuyor nerden çıkıyor o sert tırnaklar damarlardan? Kaç bilim adamı bir araya gelmiş bu inekten süt nasıl çıkıyor diye kurmuşlar mekanizmaları, yapmışlar robot bir inek vermişler otu da, çıka çıka yeşil renk de bir su çıkmış. Doğar doğmaz annemizde saklanan ne sıcak ne soğuk tam da bebeğin ağzına uygun sıcaklıktaki süt peki? Görmek şart mı inanmak için bu mucizelere? Tamam hocam tamam dedi, benden pes. Görmeden inandığım aklıma şaşmıyorum da, bu kâinatı yoktan var eden varlığa mı inanmayacağım, tövbe vallahi tövbe dedi akıllı Mehmet Emin. Görmeden inanmadığım aklım demesi ise ben de şimşek etkisi yaptı. Ben konuşurken düşünmüş aklımı da göremiyorum ama o ne derse yapıyorum ona inanıyorum sonucuna kendisinin bu yaşta varması müthişti.
Ah bu ziller çalmasa daha neler konuşacaktık. Bir boş ders de böyle doldu. Bir dahaki boş dersdte de kâinatı konuşalım hocam dedi Oğuz. Mesela yağmur dedi, göklerde bekliyor gibi birden boşalıveriyor sanki orda su depoları var, mesela kar dedi, birbirine nasıl değmez anlamıyorum bunları dedi. Bunları da anlatır mısınız boş derste dedi. Anlatırım tabi dedim, siz yeter ki isteyin.
Anladım ki Z kuşağı inanmaya anlamaya anlaşılmaya muhtaç, Z kuşağı ilgiye sevgiye aç. Test kitaplarıyla makinede sıkışmış tost olmuş güzel yavrularımız. Dersler elbet mühim ama iman hakikatlerine ekmek su gibi ihtiyaç var, çünkü imansız ilim çürük temelli bina gibidir en ufak sarsıntıda yıkılır. Sağlam temelli eğitim ancak iman temeli ile mümkündür. Bir dahaki boş ders sohbetlerinde görüşmek üzere kalın sağlıcakla...