Yeryüzü ile gökler aynı hükümetin iki şehri gibi, birbiriyle alakalı. Yeryüzüne lazım olan ışık, sıcaklık ve rahmet gökyüzünden gelir. Yerde yaşayanlar gökten gelen bereketle beslenirler.



Göklerin sessizliği, devamlı intizamlı duruşu, genişliği ve nuraniliği; yaşayanlarının yeryüzündekiler gibi olmadığını gösterir. Oranın bütün ahalisi Allah’ın bütün emirlerine uyar, ne emredilirse onu yerine getirirler. Göklerde milyonlarca siteme rağmen izdiham olmaz, yaşayanlar arasında münakaşa gerektirecek bir sebep de yoktur. Zira sema geniş, orada bulunanlar maddi vücuttan arındırılmış saf, temiz, kendileri masum ve makamları sabittir. Fakat yeryüzünde zıtlar bir araya gelmiş, şerliler hayırlılara karışmış ve aralarında çekişmeler başlamış; o yüzden ihtilaflar ve sıkıntılar meydana gelmiş. Bundan imtihan ve teklif sırrı, ondan da manen yükselme ve alçalma hikmetleri ortaya çıkmıştır. 

İnsan yaradılış ağacının ucundaki bir meyvedir. Ağacın köküne en uzak, en kapsamlı, en nazik ve en mühim kısmı olur. 

Kudretin mucizesi olan insan Âlemin en kıymetli, en kapsamlı, en benzersiz, en aciz, en zayıf ve en latif meyvesidir. Bu yüzden insanın meskeni ve beşiği olan yeryüzü, göklere nispeten maddi küçüklüğü ve kıymetsizliğiyle beraber, manen ve sanatça bütün kâinatın kalbi, merkezi… Bütün sanat mucizelerinin sergisi… Allah’ın isimlerinin bütün tecellisinin mazharı, odak noktası… Sınırsız rabbani icraatın meşheri ve aynası… Cenab-ı Hakkın sonsuz yaratıcılığının, bil hassa bitki ve hayvanların sayısız küçük türlerinde görülen cömertçe icadın merkezi ve çarşısı… Pek geniş Âhiret âlemlerindeki sanatlı eserlerin numunelerinin küçük ölçekte sergilendiği yer… Ebedi dokunmaların süratle işleyen, baki manzaraların hızla değişen tezgâhı ve yapıldığı fabrikası… Ve daimi bahçelerin tohumcukları için süratle sümbüllenen dar ve geçici bir tarla, bir terbiye ocağı hükmündedir.

İşte bu manevi büyüklüğünden ve sanatça öneminden dolayı, yeryüzü bütün semalara denktir. Yeryüzündeki süratli değişmeler, yaşayanlarının kabiliyetlerine göre o değişmelerin mazharı olmasını gerektiriyor. Şu sınırlı yeryüzünde sayısız kudret mucizesi görüldüğü ve en mühim sakinleri olan insanların ve cinlerin duygu ve kabiliyetlerine, diğer canlılardaki gibi bir sınır ve kayıt konulmadığı için,  onlar sonsuz derecede yükselmeye ve alçalmaya müsaittir. İnsanlardan, Peygamberlerden, Nemrutlara ve şeytanlara kadar herkes için uzun bir imtihan alanı açılmıştır. Madem öyledir, elbette firavunlaşmış şeytanlar, sonsuz şerleriyle göklere ve gök ehline taş atacaklardır.