Kurumsallaşma, bir müessesenin (kurum, kuruluş, işletme, ticarethane) faaliyetlerini, gelişimini ve değişimini, çalışanlara bağımlı olmadan sürdürebilmesidir. Müessese, faaliyetlerini sürdürürken, çalışanların kişisel yöntemlerine bağımlı kalmadan, müessesenin kendi yöntemleriyle faaliyetlerine devam etmesi, çalışan ayrılsa dahi işlerin aksamadan yürümesi için ilgili yapı ve süreçlerin oluşturulmasıdır.

Özel sektörde kurumsallaşmanın yolu Toplam Kalite Yönetimi uygulamalarından geçerken, kamu kurum ve kuruluşlarında ise İç Kontrol ve Denetim Sistemi uygulamalarından geçer. Temel amaç müessesenin, patron, lider, yönetici ya da önemli personele bağımlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesidir. 
İş akış şemaları, hiyerarşik yapı şemaları, standart formlar ve saire meselenin teknik tarafını ihtiva eder. Toplam Kalite Yönetimi standardı ya da İç Kontrol ve Denetim Sistemiyle ilgili metinlere bakılırsa detaylı bilgilere ve uygulama yöntemlerine ulaşılabilir. Burada teknik detaylara girmek yerine gayemiz  başka bir durumu işaret etmektir.

Yukardaki tanım ve açıklamalardan da anlaşılacağı üzere kurumsallaşalım derken insanın duygularının, düşüncelerinin, kültürünün, maneviyatının, beşeriyetinin ve ademiyetinin, müessesenin dışında tutulma gayreti var. Oysa insan taşıdığı değerlerle vardır. Ve bu değerlerin tamamı, bulunduğu ortamlara nüks eder. Kurumsallaşalım derken, insanı bir makine gibi görmek ya da kurumun diğer unsurlarından biriymiş gibi değerlendirmek, bizi çıkmaz sokak olan, modernizmin kültürel paradokslarına sokacaktır.  

Özellikle özel sektörde insan, bir madde, bir makine, üretim araçlarının diğerleri gibi bir varlık olarak düşünülmektedir. Sanki iş veren tarafından satınalınan, insanın iş gücü değil de kendisiymiş gibi yanlış bir bakışın etkisindedir. Onun duygularının, düşüncelerinin, kültür ve irfanının, ferasetinin bir anlamı yoktur. Önemli olan, yapılan işin fonksiyonu, adedi ya da niteliğidir. Oysa insanlara ekmek(ücret) vererek ancak onların iş gücüne; değer vererek sadakatine ve taşıdığı değerler bütününe talip olabilirsiniz. 

Ülkemizde batıdan ithal edilmiş Toplam Kalite Yönetimi, İç Kontrol ve Denetim Standardı ya da diğer yönetim ve organizasyon modellerinin müesseseye uyarlanması esnasında, uygulamanın merkezine insanın kendisi koyulursa daha iyi netice alınacaktır. İnsanın bir yönüyle beşer, bir yönüyle adem olduğu, verilen ücretin şahsiyetinin değil de emeğinin karşılığı olduğu unutulmamalıdır.

Bu manada şehrimize özel sektör açısından bakacak olursak, kurumsallaşmasını, kısmen gerçekleştirebilmiş parmakla sayılabilecek sayıda firma çıkar karşınıza. Onun dışında, verdiği üç kuruş asgari ücretle çalışanına, onu satınalmış gibi davranan ilkesiz ham softa patronlar mı dersiniz, hiyerarşik olarak kendinden alt kademede çalışanlara kralmış gibi davranan yöneticiler mi dersiniz, vesselam haddi hesabı yoktur.
Kendinize gelin arkadaşlar!

Mecbur olduğu için verdiğiniz üç kuruşa sabır ve tahammül gösteren bu insanlar sizin köleniz değil. Babanızın da kölesi değil. Kurumsallaşalım tabiki ama kurumsallaşırken kan emme tekniklerinizi geliştirmek yerine bu uygulamaları insan merkezli gerçekleştirmeyi öğrenin. İnsana değer vermeyi müessesenize öğretin ki çalışanlarınız da müessesenize değer versin. Size değer versin. Baba yiğitlik, çalışanını, yani sayesinde para kazandığı insanları, memnun etmektir.
 
2005 Yılında Kayseride büyük ölçekli bir firmanın yemekhanesinde işçilerle birlikte yemek yeme fırsatım oldu. Tabi hemen çalışanlarla sohbete başladık. Yemekhanedeki lüks ortam ve temizlik çok ilginçti. İşçilerin memnuniyetini müşahede ettikten sonra hemen sözü maaşa getirerek sordum:  Sizler de asgari ücretle mi çalışıyorsunuz dedim. Güldüler bana. Çünkü hepsi asgari ücretin üstünde gayet iyi maaşlarla çalışıyorlardı. Üstüne bir de değer gördüklerini, adam yerine konduklarını düşünüyorlardı. Daha sonra fabrika bünyesinde kreş, spor tesisi ve camii olduğunu da görünce anladım ki işçiler bir çok yönden memnun. Elbette bu durum üretime, üretim araçlarının kullanılışına ve top yekün işletmeye olumlu yansıyacaktı. O günden beri şehrimizde, özellikle tekstil sektörü için, öyle bir işletme hayal ederim.
Kamu kurum ve kuruluşları için söyleyecek pek bir şey yok. Zaten mevzuatlar, genelgeler, kanunlar bir takım çalışma kuralları ve ölçüleri koymuş. Geriye insan kalıyor. Evet geriye insan kalıyor. Görevlerini iyi yapan kurumun kurallarına uyan. Astlarına adam gibi davranan amirler, üstlerine adam gibi davranan memurlar, vatandaşıyla hemhal, milletle devleti bütünleştiren  bir yapı.